Pages

7 Aralık 2012 Cuma

evet ve düğün bitti.....
biraz sıkıntılı oldu, hava koşulları baya zorladı ama bitti....
yeni evliler tatilde biz geride kalanlarda soğuk havanın nimetlerinden faydalanıyoruz
tanrım gerçekten çok soğuk...
neyse genel bir özet gerekirse perşembe öğlen işten çıkıp koşarak kuaföre gittim. hazırlanmam zaman alsada vaktinde eve geldim.
dağınık güzel bir topuz yaptırdım. hatta gaza gelip kirpik bile taktırdım
resim varmı bildiğim kadarı ile yok
kına güzel geçti asıl bomba düğün günü patladı sabaha müthiş berbat bir hava ile günaydın dedik
kuaföre gittim saçlarım yapıldı ha bu arada m3 kuföre ve serkana teşekkür ederim gerçekten saç da makyaj da gece yarısına kadar dayandı hatta daha uzun...
koşa koşa 11 de kuaförden çıkıp eve vardım eve girmeden arabaya atlayıp gelini almak
üzere kuaföre gittik
havanın yağmurlu olması bütün planları bozdu. açık alanda yapılacak fotoğraf çekimi iptal oldu. kiraladığı kapalı alan patladı bizde şehrin bir ucundan diğer ucuna fotoğraf çektirmeye geldik.
koç müzesinde iki saatlik bir çekim yaptık ama onun yazısı birazdan 14: 30 da çıktık oradan ve saat 17: 30 da ancak eve vardık.
bütün planlarımız suya düştü. hesapta gelini eve bir saatte bırakacak eve dönecek annemleri alacak gelin alıya gidecek tekrar eve dönüp gelini bizim evden çıkaracaktık ama ancak salona saatinde yetişebildik.
düğün güzel geçti eğlenceliydi
kısaca hazırlıklarımıza değdi oyandık zıpladık eğlendik...

6 Kasım 2012 Salı

dün akşam turkcell deydim. samsung galaxy s'lere takıldı gözüm. yaa arkadaş ikinci nesil androit eyvallah, dokunmatik oda kabul, herşeyi yapabileceğiniz bir bilgisayar oda tamam da kardeşim ya o boyut nedir ya bildiğin ı pad'ler kadar insan nasıl kullanır onu anlamıyorum.... fiyatıda cabası

27 Ekim 2012 Cumartesi

son zamanlarda hayal kırıklıklarım çok fazla
aslında şimdi farkediyorum ki bildiğim ama inkar ettiğim gerçekler şimdi yüzüme vuruluyor...
kardeşimin benden ayrı bir hayatı olduğunu daha önce yazmıştım size yıllar önce yaptığım bir hatayı her gün yüzüme vurmasına rağmen umursamamaya çalışıyordum.
ama şimdi nişanlısı ve onun ailesi hayatında ve ben hatta annem kendimizi dış kapının mandalı gibi hissediyoruz...
itiraf etmek çok zor onun yeni bir ailesi var ve çok sevgili annesi annemin gözlerinin içine bakıp ibrahim sağolsun bizi heryere götürüyor derken kardeşim bu sözlerin annemin canını ne kadar yakacağını hesaplayamıyor.
benim canımı ise nasıl yaktığını hiç düşünmüyor. umursamayayım diyorum ama aklım takılıyor. bu gün bile nişanlısı ile ta rivaya yemeğe gitmişler benimde anneminde ilk aklından kimle gittikleri geçti.
çok az kaldı dayanmaya çalışıyorum ama nişanlısının ailesinide alıp gittiyse ve ben bunu öğrenirsem bu sefer kendimi tutabilirmiyim bilmiyorum.
kalbime bir kötülük ve kıskançlık tohumu ekildi ve gittikçede baş etmek zor oluyor. kendimi tutamamaktan son dakika kavga etmekten korkuyorum içim titriyor
aklım almıyor nasıl onlara karşı aileni küçültürsün nasıl onlarla oraya buraya giderde ailenle gitmezsin off desem karşıki dağlar yıkılacak gerçekten
oysa ne güzel umutlarım vardı. yeni bir kardeşim olacaktı kardeşimi benim kadar sevecek biri ama ne oldu onu söküp alıyor herşey düzene girecek sabır diyor ama kalp taş değil çatlıyor işte ve içindeki tohum filiz olma yolunda ilerliyor....

20 Ekim 2012 Cumartesi

biliyorsunuz kardeşim evleniyor ve bende bir çok işlerine karışmasamda iş fotoğrafa gelince ve onlarında fotoğrafçı aradığını görünce bir öneride bulundum ve çok iyi bir düğün fotoğrafçısı olan sina demiral'ı kendilerine önerdim.
sina burak hocamızın bir arkadaşı ve bizede kendisini ve fotoflarını tanıdanda hocamızdı. uygun bir fiyat vermez diye çekinerek kendisine mail attım. hocamında selamını söyledim çok ilgilendi sağ olsun gerçekten de beklediğimin çok altında bir fiyat verdi. pazarlık ta edersek biraz daha uygun bir fiyata indirme şansımız bile olabilirdi. (şimdi sizden bir şey istiyorum buraya tıkladığınız açılsın diye web adresini ekleyemedim ama benim için biraz uğraşın ve dugunfotografcisi.com'a girin ve sina'nın muhteşem fotoğraflarını inceleyin.) aslında sinayı önerirken kendimide düşünmedim değil sina ile tanışacak aynı gün yanlarında olacak ve ucundanda olsa onun tekniğini inceleyerek iki saatlik bir ders alacaktım. her şeyi ayarladım. konuştum. randevu almak için bizimkilerden haber beklerken bizim ki lerin başkası ile anlaştığını öğrendim. (şimdi ikinci aşamaya geçmenizi ve sina'nın fotoğraflarını fotogulumse.com'daki fotoğraflarla karşılaştırmanızı  ve bana aralarında ki tercihinizi söylemenizi istiyorum) çünkü benim sevgili kardeşim ve nişanlısı foto gülümseyi seçtiler neymiş aynı fiyata düğün hikayesini çekecekmiş, ekonomik olarak haklı olabilirler ama...
ulan fotoğrafçılıkla ilgilenen biziz işin ucundan bucağından da tutan biziz hadi bize çektirmedin ki bende istemezdim çünkü hala eksiklerim var gerçi bir kaç ay sonra çiler erbil hocadan photshop ve retuch tekniklerini öğrenince oda oratadan kalkacak yani açıkçası eksiklerim olduğundan ve fotoğrafları beğenmezler diye istemedim ama bir fikrimizi sor arada laf çarpıttım o fotoğraflarmı sina'nın kilermi diye ama yok neymiş adam hikaye çekecekmiş len o hikayeyi zaten tek taraflı çekecek çünkü her iki tarafın hazırlıklarını da çekmeleri lazım ama nerde. gerçi sinadan öyle bir talebimiz olamazdı çünkü sina bu konuda baya yüksek teklifler veriyor ama 2 saatte çektiği fotoğraflar foto gülümsenin ki lerden çok daha güzel olacak bundan yüzde yüz eminim...
neyse derdimizi anlatamadık. şimdi siz bu yazıyı okurken uzun zamandır yapmak niyetinde olduğum ama ertelediğim bir şeyi yapıp sinaya zaman ayırdığı için teşekkür eden bir mail atacağım aslında daha önce yapmam gerekirdi ama fırsat olmadı.
hala kendi kendime söyleniyorum çok yetenekli bir fotoğrafçı olamayabilirim ama göz var nizam var yaaa

uzun bir yazı olacak

gerçekten oldukça uzun olacak galiba çünkü epeydir bir şeyler yazamadım. sevinçleri, hayal kırıklıklarını, hüzünleri, mutlulukları bir arada yaşadığım bir süreç yaşıyorum hala....
düğüne çok az zaman kaldı. bir yanım çok sevinirken bir yanım çok hüzünlü... hani derlerya kız tarafı kızını verdiği için üzgündür diye ben buna inanmıyorum bence her iki tarafta çocuklarını artık yuvadan uçurdukları için üzgün... az önce annemle konuşuyordum bir anne olarak zor şeyler, anlaması izahatı zor zamanlar yaşıyor, oğlu onun için ne kadar vazgeçilmezse bir annenin onun elinden kayıp gittiğini söze dökmesi de o kadar çok zor.
kardeşim ellerimizden kayıyor. ona sorarsan değişen bir şey yok ama annem her geçen gün biraz daha hüzünleniyor. şimdiki tek düşüncesi bir an önce düğünün olması... canı yanıyor ilk defa benden bile fazla canı yanıyor. son dönemde söyleyemediği o kadar çok şey, gördüğü ama görmemizlikten geldiği o kadar şey varki içine atıyor.
biz daha çok kız alan taraf değilde oğlan veren taraf gibiyiz son dönemde. bir çok usül, adet, gelenek, görenek çiğneniyor. usuldende olsa fikrimizin sorulmadığı bir çok konu var. ama ben annem gibi değilim kendimi sıkıyorum ama bulduğum her fırsattada lafı sokmaktan geri kalmıyorum. nebileyim ya alışverişiydi. dekoruydu, eşyasıydı, fotoğrafçısıydı, kuaförüydü insan bir sorar akıl danışır icabet ister ama nerde bizimkinde tık yok kızda zaten yok. kardeşim haftanın en az üç günü orada annem içerliyor ama sesini çıkarmıyor. bu gün cumartesi ve büyük ihtimal bu gecede orada...
gerçekten bazen bitsede herşey tatlı tatlı sonra hayatımızdan çıksa diye düşünmüyor değilim.
hayatımda ilk defa gerçekten korkuyorum. babamın haklı çıkmasından kardeşimin aramızdaki bağı yok saymasından korkuyorum. babam hep derdi kardeş bile olsanız araya eşler girdiği kardeş kardeşi tanımaz derdi. ve ben şimdi ilk defa onun haklı çıkmasından ödüm patlayarak korkuyorum.
34 yaşındayım annem babam ölürlerse kardeşlerim var diyordum ama ilk defa acabalar kafamda dönüp duruyor. arada laf sokuyorum hep onun istediğini yapıyorsun diye şimdilik böyle diyor düğüne kadar ipler onun elinde diyor sonra herşey değişecek diyor ama neler olur bilemiyorum. 
bir fotoğrafçı hikayemiz var sormayın gitsin bir sonraki yazıda uzun uzun anlatıcam onuda, yılan hikayesine dönen bir kuaför mevzumuz var sorma gitsin.
benim bildiğim hani kuaförü kız tarafı ayarlasa bile usul erkan gereği en azından benimde orada olmam gerekir kaç sefer laf çarpıtıyorum araya soru işaratleri sokuyorum kimse oralı olmuyor. bugün veya yarın konuşucam, çünkü benimde ona göre planlarım var. onlarla gitmeyeceksem ki adettendir gitmem gerekir kendi kuaförümü ayarlamam lazım bakalım bu konuşmanın sonuçları ne olacak göreceğiz, tabii bu bir kaç gün sonra fırsat bulursam yazacağım yazıda olacak...
güzel olan şeylere gelince aslında sadece kendimi mutlu ettiğim şeyler. kına için aldığım bir kıyafet vardıya onu bir beden büyüğü ile değiştirdim. üstelik değiştirme süresine epey geçerek. bunun için mangolinoya teşekkürler. kına kıyafeti için siyah ayakkabılarımı da aldım hani onları sarı aldım diyordumya siyah ile değiştirdim. sonra iki tane sarı kelepçe bir de sarı kolye aldım. geriye küpelerim kaldı. düğün içinde ayrıca kıyafet aldım. ayakkabıları ortak giyeceğim ona takı olarak fazla bir şey lazım değil. ama bir hürrem tacı işimiz var ondan sonra onunda takı mevzusu belli olacak. onları hallettim ki geriye sadece kuaför işimiz kalacak.
bu gün bir arkadaşım geldi. fotoğraf işleri nasıl gidiyor dedi iki aydır deklanşöre basmadım dedim. iyice sıkıldım belki bayram sonu bir kaç günlüğüne kaçarsam bir yerlere fotoğraf çekmek niyetindeyim hadi hayırlısı...

2 Ekim 2012 Salı

mucizeler

mucizeler ne mi judıth mcnaguht'un westmoreland serisinin son kitabı clayton ve stephan'ın hem arkadaşı hemde en büyük rakipleri olan nıcholas duville'in hikayesi
uzun zamandır bir allahın kulunun çevirmesi için bilgisayarımda sakladığım ve bu gece üyesi olduğum bir forumda görünce direk için daldığım bir romandı. aslında bir küçük romandı.
roman beni ne kadar heyecanlandırmış olsada sonuç tam bir hüsrandı. jm'nin detaycılığını, anlatımını, karakterlerini, nüktedanlığını hatta karakterlerinin nüktedanlığını seven ben tam bir şok yaşadım.
jm bu hikayeyi o kadar kısa o kadar kısa yazmış ki okuyan biri sayfaların arasının karıştırıp kitaptan sayfalar mı koparıldı acaba diye araştırmaktan kendini alamaz. sanki bir özetti. hızlı bir giriş özensiz ve detaysız bir gelişme bölümü ve kısacık bir final
olurmu ya jm yapılırmı bu nick'e onun alaycılığını, hazır cevaplığını, nüktelerini, zekasını göstermeyen bu kadar detaysız bir hikaye olurmu. onun iki güzel kadına gönlünü kaptırdıktan sonra aşık olduğu  kadını kısacık detaylarla anlatmak olurmu..
o kadına nasıl aşık olduğunu anlatmadan kısaca bütün hikayeyi detaylandırmadan olurmu of of of darlandım valla
neler bekledim ben neler ama boşa çıktı
sevgili jm harcadın nick'i

24 Eylül 2012 Pazartesi

babet alalım diye yola çıktık ama

evet babet almak için yola çıktım gezdim dolaştım bütün gün ayaklarıma kara sular indi ve sonunda
platform topuk dore papuçlar aldım.
benim en büyük sorunum ayaklarımın şişmesiydi. akabindede ayakkabıyı giymek epey zor oluyordu. ama herkes platform topuk görünüşte seni uzatsada fazla topuklu olmadığından rahat edersin deyince aldım.
bir çift daha alacağım lame renk ama önce aldıklarımı giymeye bir alışayım bayada bir giyeyim gelecek ay gidip alacağım...
kına gecesi için herşey hemen hemen hazır
elbisem tamam
ayakkabılar, çanta tamam geriye takılar kaldı. onlarıda bu hafta sonu alıcam geriye düğün elbisesi ve onun aksesuarları kalacak

10 Eylül 2012 Pazartesi

geberiyorum desem
tam teçhizat çıkılan bir gezi sonrası sırtım ağrıyor, ayaklarım kopuyor, yüzüm gözüm bütün gün güneş yemekten acayip acıyor ve yanıyor...
dün sabah sabahın köründe ki 7 pazar sabahı için körü sayılır kalktık.
önce taksim oradan hacıosman yapıp burak bulut fotoğraf atölyesinin önceki dönem fotoğrafçıları ile buluştuk. beraberce önce garipçe köyüne oradanda rumeli fenerine gitmek üzere yola çıktık.
garipçeye varınca önce güzel bir kahvaltı yaptık. sonra kalesine çıktık. kurtlar vadisinin çekimi vardı ama hep figüranlar vardı. ünlü kimsecikler yoktu. orada baya bir çekim yaptıktan sonra bu sefer garipçe kulesine çıktık yol bizi resmen öldürdü. küçük bir keçi patikası dik bir de çalılık yaz diye kısa kol giyince her tarafımız çizildi kollarımda bir sürü çizik var. oradanda sahile indik tekrar yukarı çıkıp küçük bir burunda çekim yaptık. garipçede işimiz bitince rumeli fenerine geçtik önce güzel bir yemek yedik ardından da feneri görüntüledik. sonra kalesine gittik maaşallah yokda git git bitmiyor. sonra döndük limana gittik orada gemileri balıkçıları çektik. biraz kasabayı fotoğraflayıp kendimizi otobüs saatti gelene kadar merkezde bir çay bahçesine attık.
ama iyikide attık bütün ekip tam da yorgunluktan ağlamak üzere idik. otobüs durağına zor attık kendimizi eve nasıl geldik onu bile bilmiyoruz.
yüzlerce fotoğraf çektik. içinden adam gibi 10 tane çıkarsa öp başına koy. sabah yediden akşam yediye kadar kilometrelerce yol yürüdük dağ, tepe, orman, düzlük demeden...
deydimi evet eğlendik, sohpet ettik, yeni arkadaşlar tanıdık, yeni şeyler öğrendik. keyifliydi uzun en kısa sürede tekrarlamak için sözleştik...
oldukçada ucuza geldi bu gezi bize. otobüs, metro tekrar otobüs yaptık. kahvahanelerde çay içtik esnaf lokantasında yemek yedik.
işte böyle geçti pazar günü ama şimdi gerçekten çok ama çok yorgunum...

30 Ağustos 2012 Perşembe

düğün tarihi üç aşağı beş yukarı belirlendı
kasım ayı içinde olacak...
fikrinizi istediğim bir konu var. malumunuz ben büyük bir beden bir bayanım birde şöyle cafcaflı abiyeleri sevmem şöyle düz sade ama güzel olmalı...
o yüzden size iki seçenek sunuyorum
bunu kına gecesi için seçtim ve siparişini verdim

bunuda düğün için düşünüyorum fikrinizi söylerseniz sevinirim

17 Ağustos 2012 Cuma

uzun zamandır yazamıyorum
hayatım ramazan ayı ile iyice tek düze oldu
zaman sanki geçmek bilmiyor
uzun zamandır ilk defa bu kadar uzun sürdüğünü düşünüyorum ramazanın ibadet etmekten değilde zamansızlıktan sıkıldım
ha bir de sıcaktan
faydası olmadı değil kilo vermişim
uzun uzadıya program yapamadığımız için neredeyse iki pazardan birini sirkecide geçirip eksiklerimizi tamamladık
ve hazırız
artık istanbulda bulunan her yerde özel günleriniz için fotoğraf çekebiliriz
sitemizin adı
ışıkla yazmak tabii henüz hazırlıklar sürdüğünden nette yayınlanması için biraz daha vakit var
ışıkla yazmak koydum adını çünkü fotoğraf bu anlama geliyor
türkçe fotoğraf
ingilizce photograph
kelime kökü yunanca photos yani ışık, graph yani yazı böylece fotoğraf
ışıkla yazmak anlamına geliyorki çok anlamlı bir cümle
şimdilik neler yaptık lazım olacak ekipmanı tamamladık
site için hazırlıklar yapılıyor
armut diye bir siteye üye oldum iş ayarlıyormuş komisyon karşılığı, bir yerden başkamak lazım
bayramla beraber çevremize haber salıcaz hayırlısı ile
böyle böyle ufak ufak başlayacaz habirde ben photoshop konusunda kendimi eğitmeye çalışıyorum ki bu bize lazım
olmadı kursa gidecem bunun içinde...
ama tabii arada bir düğün mevzusu var bildiğiniz gibi bu iş bizi gene sekteye uğratabilir bakalım neler olacak

29 Temmuz 2012 Pazar

batman kara şovelyenin yükselişi

ve izlendi.
uzun zamandır bekliyordum. son bölüm densede küçük bir ipucu bir devam olabilir ama batman ve bir arkadaşı ilemi olur ya da sadece batman'in bize hediyesi yeni kahramanımızmı olur bilmiyorum.
gerçi kahraman dediğin chris gibi yakışıklı olması lazım ama bu yeni çocuk umut vaad edermi bu konuda bilmem..
chris yaktı geçti gene manyak karizma bir adam amerikan sapığı haricinde hemen hemen bütün filmlerini izlediğim ve sevdiğim oyunculuğunada güvendiğim bir aktör, seğretmediğim bir filmi daha var şu oscar aldığı film.
neyse chris'in yakışıklılığını bir kenara bırakıp filme dönersek... film kahraman olmasına rağmen bu payeyi başkasının üzerine bırakan bir kahramanın bir nedenden tekrar doğuşunu anlatıyor. batman düştüğü çukurdan çıkıyor ve tekrar umut oluyor ki bu çok güzel. sahneler, efektler güzeldi, anne harika bir iş çıkarmış bir hırsız olarak girdiği yolda bruce'u kaptı ya ben helal olsun dedim. filmin kötü karakteri baen olarak görünsede arkasında kötü kadınımız vardı. nerdeyse kedi kadın batman'i ona kaptırıyordu ama son dakikada gerçek yüzü ortaya çıktı.
filmin sonu güzeldi. hani jokerin olduğu bölümde ki kadar hareket yoktu genelde bruce wayne'nin kendisini tekrar toparlaması üzerineydi ki bu çok güzeldi.
neyse daha fazla ip ucu yok. umarım chris'i tekrar bruce wayne yada batman olarak görürüz.
o üzerine giydiği kıyafette sadece dudakları belirgin gözüküyor ama oda yetiyor ve adamın çok seksi dudakları var...

15 Temmuz 2012 Pazar

ve nişanda tamamlandı.
oldukça yoğun bir cumartesiydi.
öğlene kadar evle uğraştım sonra da duş ardından da kuaföre koşturduk.
akabinde çiçekler ve çikolatalar alındı sonrada koşarak eve geldim misafirleri bekledik.
erken çıktığımızı sandık ama trafik yüzünden saat 21'de ancak vardık.
bohçalardı, yüzüklerde falan derken hop zaman geçti
şimdi ki bomba eylülde düğün olacak diye bir dedikodu dolaşıyor
param pulum kalmadı nasıl olacak bu düğün bilmem off off şimdiden sardı beni düşünceler

8 Temmuz 2012 Pazar

acayip karışık zamanlardayım. dün akşam sonunda kardeşime kız istemeye gittik.
eh zaten onlar anlaştıklarından karşı gelende olmadı.
am hazırlık aşaması sıkıntılı geçiyor çünkü hop benim kız arkadaşım var dedi ardından gidip istiyoruz dedi ardından ayın 14 ünde nişan var dedi iki ayağımızı bir papuca soktu.
ya ben evdekilerin işlerinin ardından şu kız isteme tantanaları yüzünden tek kare fotoğraf çekemedim bir aydır.
uyuz olmuş durumdayım.
bayram işide suya düşebilir eee kız alındı şimdi o gelecek el öpmeye sonra biz ailecek gidecez bayramlaşmaya ilk gün buradayız sonra gidermiyiz allah bilir. araç sorunu olabilir.
ha birde babacım allah sonradan bozmaz inşallah dünürü ile iyi anlaştı oda gezmeyi severmiş başımıza iş aldık gibime geliyor ama hayırlısı.
iki pazardır paso alışverişteyim geçen hafta arası nerede ise her akşam saat 22'lere kadar sokaklardaydım.
çiçek çikolata siparişlerini verdim. kendime alışveriş yaptım ve kesinlikle şunu söyleyebilirim bu ay kelimenin tam manası ile batmış durumdayım hadi hayırlısı 
kendime siyah uzun bir elbise aldım. annem akşam 20'de gideceğiz deyince geniş geniş hazırlandım.
17:30'da işten çıktım ki bazı uyuzlar yüzünden geç kaldım. sonra kuförümde manikürcü olmadığından manikürcü aradım. ardından kardeşim aradı 20'de orada olacaz dedi. beni aldımı bir koşuşturma. koşarak kuaföre gittim bir yandan fön çekildi bir yandan makyajım yapıldı. değiştirmem gereken şeyler vardı onları değiştiremedim. arkadaşım muhakkak fotoğraf çektir diyordu göreyim seni nasıl olmuşsun diye ki kuaförüm makyajın beni baya değiştirdiğini söylüyor, ona bile fırsat olmadı.
neyse kazasız belasız gittik.
bu günde alışverişin bir kısmını hallettik. bohçalar için annesine, ablasına, babasına, abisine ve yengesine bir kaç parça şey alındı. yarın kalanlar alınacak.
hafta arasıda gelin bohçası için alışverişe gidilecek. ben büyük ihtimal gitmeyeceğim çünkü arabada yer yok. belkide giderim belli olmaz araçtaki yer durumuan bağlı...
ha bu arada uyuz kardeşimi ekipman alsın diye gönderdim bugün kıçını gezdirmekten fırsat bulamamış bakalım nasıl halledecek çünkü gelecek hafta fotoğraf çekicez ama tepe flaşımız olmadığından fotoğraflar mal gibi çıkacak. sordum hafta arası giderim dedi ama daha bu haftaki vardiyası bile belli değil. daha eve gelmedi gelsin kafasını koparacağım...
bu hafta gene yapacak işlerim çok öncelikle yarın çiçekçi ile tekrar görüşeceğim. sonra bahçeye şemsiye almaya karar verdik onun için yarın birinin belediyeye sonrada şemsiyeyi yapan firmaya gitmesi gerekiyor. sipariş verilecek bu aradada bir aralar masa bulunacak ortasına şemsiye geçenlerden nasıl olacaksa. sonra yarın gene kıyafet siparişi verdiğim mağaza ile görüşeceğim çünkü onlar başka kıyafet buluruz dedikleri için aldığımı dün gece giydim. hafta sonuna doğru kuaförden randevu alınacak arkasındanda cumartesi günü işten izin alınacak çünkü bu hafta düştüğüm hataya düşmem tekrar büyük ihtimal, öğlen çıkarım saç baş çiçekler derken ancak biter işim. gelen gidende olur, nişana gelecekler için araç tutulacağından gelecek olanların hepsi buraya gelecek...
evde erken olmak lazım o yüzden bakacaz bakalım neler olacak. gelecek hafta'da bir gün evde olucam çünkü bohça getirecekler yani bu pazarda alışveriş yerine evi dip köşe temizleyerek geçecek
sonrada ramazan başlıyor biz yemeğe gidecez onlar gelecek falan
ya isyandayım ben ne zaman fotoğraf çekicem yaaaa

27 Haziran 2012 Çarşamba

bu gün turgay abimi, amcamın oğlunu, ailenin ilk torununu toprağa verdik
amcam kendi ilerlemiş yaşına rağmen bu gün oğlunu gömdü
basitçe kalbi çürümüş, organ nakli için hastanye yattığında nakil listesine alınmış ama önce geçirdiği felç arkasından diğer organların çökmeye başlaması sonucu önce nakil listesinden çıkarıldı sonundada dün gece öldü.
oysa onun haberini almadan önce neşeliydik. hafta sonu tanıştığım mustakbel gelinimizin ailesini ziyaret etmiş bir kaç saat'te olsa sohbet etmiştik. eve gelincede babamdan haberi aldık.
kurtuldu, üzüldüm, ağladım, ama onu babaannemin kollarının arasına bıraktık geldik.
babaannem ilk torunya çok severmiş onu kayırırmış diğerlerinden, ben görmedim hiç, babam anlattı. şimdi babaannemle aynı mezarda dedeme komşu...

19 Haziran 2012 Salı

hafta sonu için yaptığım bütün program değişti
öncelikle bu hafta lise yıllarından uzun zamandır aradığım arkadaşım pınar ile görüşecektim ama şimdilik iptal oldu gibi çünkü mustakbel gelinimiz ile tanışıcam...
bakalım nereye gidip ne yapıcaz?
ama belki buluşma saatine kadar bir şeyler yapabilirim. buna teçizat alışverişi dahil ama onun içinde hocanın yanına gitmemiz lazım...
annemdem teçizatlar için parayı kopardık gibin lakin tam orta yolu bulamadık bakalım ne olacak artık top kardeşimde...
ha bu arada ramazana girmeden hemen önce mustakbel gelini isteyecez neyse gıcık bir zamana denk geldi ama olsun.
şimdi kız istemeye gidilecek, ramazanda yemeğe çağırılınacak biz gidecez onlar gelecek bayramlarda artık ayrı bir sendrom bakalım ne olacak...
hadi hayırlısı...
bir an önce gardropçuma uğramam lazım çünkü yeni kıyafetlere ihtiyacım var...

12 Haziran 2012 Salı

daha önce yazdığım gibi ufak ufak düğün çekimi moduna girdik. daha doğrusu kardeşim girdi. kurs daha bu hafta bittiğinden ben iştirak edemedim henüz.
şimdi bu işi riske girip ciddi ciddi yapacaksak 1000 tl sermayeye ihtiyacımız var.
iyi bir tepe flaşına, iki tane biraz daha ucuz ama radyo sinyali ile çalışacak tepe flaşına, iki tane dandik tripoda ve radyo sinyali alıcı ve vericilerine ihtiyacımız var.
ne yaparsak yapalım bazı ortamlarda ışığı sağlamak için bu aksamlar şart ve bunlar olmadanda fotoğraflar güzel çıkmıyor.
anneme yamanmaya karar verdik. sonuçta ikimizinde parası var onda kredi ver diyoruz geri ödeme koşulu ile şimdilik  karar aşamasında ama bu işe bir kenarından başlalayacaksakta bunlar şart bakalım nasıl olacak....

11 Haziran 2012 Pazartesi

hafta sonu olan facia şimdilik geçti
hala kızgınım ama zaman alacak
kardeşimle dün akşam konuştuk. sonuç
çok ince düşünmem
yaptığı açıklama ise
kızın cumartesi gelmek istediği o yüzden o günü seçtiği ve küçük kardeşim ile tanışmasının da tamamen tesadüf olduğu yönünde
bende kendisine tesadüfen bile olsa gelip küçük bir açıklama yapıp durumu izah edebilirdin dedim.
yada bu açıklamayı daha ilk akşam yapardın dedim.
kendimi kurmaktan vazgeçtim.
şimdi beklemedeyim bakalım ne zaman tanıştıracak

10 Haziran 2012 Pazar

ben haksızmışım çocukluk yapıyormuşum. herkes böyle söylüyor. çok mu değerliymişim
iki gecedir uyku uyumuyorum, dün bütün gece ben bunu hakedecek kadar mı kötülük ettim diye ağladım.
kalkmışlar bana sabahın köründe çekip gittim gelmedim diye söyleniyorlar...
dün gece gelmiş kapıma abla yarın kursa gidecekmisim evet gidicem dedim gitmesen olmazmı dedi olmaz son dersim dedim peki dedi çıktı gitti ve bütün bu konuşmalar kapı arasında ayakta yapıldı abla gitme yarın kızı getirecem demek yok açıklama yok sadece gitme demek var.
bu sabah zor kalktım kahvaltıya oturduk babam takıldı misafir gelecek sen nereye gidiyorsun diye dedim gelen benim misafirim değil sizin misafiriniz, tanışacaksınız dedi tanışması gerekenler tanışmış dedim küçük oğlunda tanışmış sizde tanışırsınız olur biter dedim. ama içim ağladı kardeşim 1,5 sene önce tanıştık dediğinde o masada ağlamamak için zor tuttum kendimi...
raslantı sonucu tanıştık diyor tamam raslantı olabilir dedim. ya insan gelir demezmi abla bak kızla tarık raslantı icabı tanıştılar senlede bir araya getirebilirsem tanıştırırım sonra yalnış anlama diye.. kardeşim gelmiş sen benim onla nasıl tanıştığımı biliyormusun diye dedim önemlimi bu tanıştınmı tanıştın. ya arkadaş demedinmi hiç ablamın bundan haberi olursa yalnış anlar üzülür demediniz mi hiç ya dedim.
bütün mahalle arkadaşları kızı tanıyor, biz kızla kardeşimin resminin internette gezdiğini amcamlardan öğreniyoruz. defalarca çiçek gönderen bana bir sefer bile tek kelime etmiyor. kardeşimle raslantısal olarak tanışıyor, benim evde olmadığım bir günde ve saatte eve getirilmeye kalkılıyor sonra ben eve gelmediğim için suçlu oluyorum.
dedim anneme ya bu kız dedim mal mı kardeşin ile raslantı sonucu ile tanıştık ablanla neden beni tanıştırmıyorsun diye, ne cevap verdi çok merak ediyorum. geçmişte yaptıklarımı göze alarak düşündüğüm şeyleri söylediyse, benim ağzında laf tutmayı bilmeyen dedikoducunun önde gideni olduğumu söyleyerek beni kıza dolayısı ile ailesine rezil ettiyse ki kıza ne yalan uydurdu bilmiyorum belkide ablam allahın nadide kullarından öyle herkesle tanışmaz dediyse onuda bilmem ama ilk düşündüğümü yaptıysa dedikodum bütün aileye yayılmıştır.
yaptım yaptığımı biliyorum ve bunun bedelini yıllardır ödüyorum. yıllardır canımı yakıyor hiç bir şeyine karışamıyorum, hiç bir şeyini anlatmıyor ama bu sefer bu çok canımı yaktı çok kanattı kendimi hiç bu kadar değersiz hissetmedim ben hiç bu kadar yok sayılmadım. babam bile defalarca küfürler etti evden bile kovdu ama bu kadar zoruma gitmedi.
sonra hatalı olup büyüten ben oldum. tamam tanıştırma gel bir söyle ya raslantı sonucunda tanıştılar da, sadece annemlerle tanıştırmak istiyorum de de bir şey de canımı yakma bu kadar...
birde gelecek şimdi o sitem edecek kimse sormuyor neden yaptığımı kimse sormuyor neyin zoruma gittiğini
anneme dedim gelinin oldu işte dedim beni de ilgilendiren bir tarafı yok dedim bele bu konuyu tartışmayın dedim. babamda kalkmış bana söylemedi sanamı söyleyecek diyor...
ya senle ben birmiyiz sana söylemek istemeyebilir ama ben onun kardeşiyim ablasıyım ya sen babasısın sana gelip bu konuları pat diye açmak kolaymı...
daraldım, yıkıldım, gücüm kalmadı....

9 Haziran 2012 Cumartesi

içimdeki acının yarısı kadar bile göz yaşlarım akmıyor gözlerimden oysaki canımın yandığı kadar aksalar her taraf ıslanmış olurdu.
yazamıyorum bile canım acıyana gözlerim kuruyana boğazım ağrıyana kadar hıçkıra hıçkıra bağrına bağrına ağlamak geliyor içimden ama yapamam...
yok olmak istediğim asla var olmak istemediğim bir günü yaşıyorum dünden beri bütün gece uykularımı kaçıran bir düşüncenin içine düştüm.
büyük kardeşim uzun zamandır çıktığı ve evlenmek istediği kızı eve tanıştırmak için getireceğini söylemiş anneme, annem dün gece geldi ve kardeşimin bu gün kızı eve getireceğini söyledi. kuzenimin nikahına gitmeden önce bize gelecek ve ailemle tanışacaktı. ama sonra iş aceleye gelir diye vezgeçmişler pazara atmışlar annem geldi söyledi. pazara kalmış dedi. bende sonra annemin yanına gittim. benim dedim pazara kursum var küçük kardeşimin işi var neden pazara getiriyor konuşması geçti ama o an aklıma gelmedi. o an bunları düşünemeyecek kadar yorgundum. sonra hayatımın en büyük hatasını yaptım ve düşündüm.
bu çocuk benim cumartesi akşam 5'e kadar eve gelmediğimi hatta pazar günüde evde olmadığımı bildiği halde neden bu kızı getiriyor diye. sonra dedim ki sadece annemlerle tanıştıracak herhalde diye. bekledim bütün gece yatana kadar gelir derki abla ben pazara kızı getiricem ama sadece annem ve babamla tanıştırıcım sonrada uygun bir ortamda seninle tanıştırırım diye. ama gelmedi.
biraz önce annemle konuştum. küçük kardeşim kaçta gelecekler falan diye sormuştu oradan açıldı mevzuu. ve acı gerçeği annemin ağzından öğrendim annem ve babamla yarın tanıştıracağı o kızı küçük kardeşim ile daha önce tanıştırmış. annem daha önce kardeşim onların yanında çalışırken tanışmışlardır dedi ama o kadar zoruma gittiki duyduklarım, canım acayip acıyor çünkü kardeşimin yanında çalıştığı zamanlar küçük kardeşimin o kızla tanışması imkansız aradan çok çok uzun zaman geçti.
kardeşim tanışmış ailem yarın tanışacak bense bir vebalı gibi dışlandım. az önce yemek yedik babam bir konudan açıkça yarın evde olmayacağımı belirtmesine rağmen kardeşim ağzını açıp tek laf etmedi. tek bir söz...
hayatım boyunca ona karşı iyi ve ya kötü bir çok davranışım olmuştur. ama yeter artık. sadece bir kere yaptığım bir şeyi annem ve babama söylediğim için onu zaten kaybettim. belkide bir çok kez yaptım bunu ama böyle cezalandırılmak...bana sırtını gerçek manada olmasada döndü bana hiç bir şeyini anlatmamaya başladı. küçük kardeşime anlattıklarının çeğreğini bile bilmedim. uzun zamandır bu kızla çıkıyor her özel günlerinde çiçeklerini göndermem için beni ararken bile bir kere kenara çekip tek laf etmedi. bir yalanın arkasına sığındım o zaman, benimle tanıştırması ilişkilerinin ciddi olmaya başladığını gösterir diye bir yalanın arkasına sığındım. ama sadece bir yalanmış küçük kardeşimle tanıştırdığı yarın ailemle tanıştıracağı kızı benimle tanıştırmak istemiyor canım yanıyor annemde gelmiş yarın kursa gitme evde kal kız gelecek diyor. ona anlattım üzdüm biliyorum anlamadı bunuda biliyorum ama hayatım boyunca yaptığım bir hatanın bedelini böyle ödemek artık canımı çok yakıyor
kardeşimin tanışmış olması canımı dahada yaktı arkadaşlarının tanıması zaten yakıyordu ama sesimi çıkaramıyordum.
anneme kursa gidicem dedim . benimle tanıştırmak isteseydi ben evdeyken getirirdi ağzını açıp tek laf etmedi dedim. benim oturup yüzsüzler gibi kız bekleyeceğimi düşünüyorsanız çok yanılırsınız dedim. ben neciyim dedi annem sana söylemesi başka bir şey babama demeye çekinir dedim sana söyler söyle diye ama hem küçük kardeşim hemde ben yanındayız iki adım odalarımızın arası gelir söyler dedim hatta çok bekledim ama demedi.
ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi bilmiyorum. isyan etmek istiyorum gidip yüzüne vurmak istiyorum ama yapamam anneme'de sakın söyleme dedim yemin olsun gelecek olsam bile gelmem dedim. küçük kardeşim ile tanıştırmış yarın sizinle tanıştıracak bu kız ablan nerede demeyecek mi ya dedim bu kadar mı kötüyüm dedim ben bu kadar patavatsız, arsız, yalancı, ispiyoncumuyum ben dedim. biraz saygıyı haketmiyormuyum dedim. bu kadarmı aşağılığım ben
sırtımı dayamaktan korkmayacağım kardeşim bana bu kadar sırtını dönüyor. gelmem dedim yarın sorarsa ne derseniz deyin dedim canım yansada o kızla karşı karşıya gelip bunun yüzüme vurulmasına izin vermem, yapamam bunu, onun yüzüne bakıp bunu bildiği düşüncesi ile yaşayamam. kardeşim kardeşim hayatımda hep olacak ama bunu bilen bir başkasına daha dayanamam...
işte ben böyle anlarda kendimi bu dünyada fazlalık gibi hissediyorum bu dünyada hiç var olmamış olmayı istiyorum çünkü bu acı hiç bir şeye benzemiyor.
oysaki isterdim ki önca ya kardeşler olarak bizim bir arada tanışmamızı yada önce ailemin sonra bizim tanışmamızı ama olmadı olmayacak çok üzgünüm...

8 Haziran 2012 Cuma

ben uslanmam
gene gaza geldim uzun zamandır salladığım bir ihtiyacımı koşa koşa aldım.
kredi kartına neredeyse 100 tl borcum var ama duramıyorum almamak için elimden geleni yapıyorum ama olmuyor hadi hayırlısı...
bitecek bu borçlarda bitecek ve yenileri gelecek

4 Haziran 2012 Pazartesi

küçük bir hayal

içime bir ateş düştü.
dün yazdığım yazıda belirttiğim gibi kardeşim düğün fotoğrafları çekiyor. bu hafta gene çekecek. sonuçlarda fena değildi.
şimdi düşünüyorum da acaba sadece hafta sonları vakit geçirmek ve masraflarımızı çıkarmak adına düğün fotoğrafçılığı yapabilirmiyiz.
birde beceremezsek beni çok sevdiğim fotoğrafçılıktan soğuturmu acaba diyede korkuyorum açıkçası sanırım bir noktadan başlamamız gerekecek en fazla 50-100 tl bir masrafımız olacak ama para kazanmayı becerirsek ve tutturursak diğer almamız gereken tecizatlar konusundada baya bir yardımı olacak bu işin..
hayal kurmak insan için, ama becerirsek o zaman işte hayatımın geri kalanında zevkle yapacağım bir işim olur...

3 Haziran 2012 Pazar

atölye, pamuk prenses ve avcı, ve daha fazlası

bugün ileri fotoğrafçılık atölyemizin 3. dersini yaptık bunu yaparkende hem geçen hafta çektiklerimizi hemde kardeşimin dün arkadaşının düğününde çektiklerini gösterdik. bazılarını çok beğendi bazılarındada yaptığımız yalnışları gösterdi. sonrada portre çekmek konusunda ders yaptık. ve türkiyenin önde gelen düğün fotoğrafçılarından sina demiral'ın fotoğraflarını inceledik ki adam müthiş yapıyor bu işi porfolyosundan belli.
iki gibi dersimiz bitti ve ben soluğu fatihte historia avm'de aldım. bu hafta gösterime giren pamuk prenses ve avcıyı izlemek için gittim.
free günümüz olduğundan kendimi pizza hut'a attım. güzel bir salata, süper süpreme küçük boy ve kola ile free günümü bu şekilde atlattım. sonra biraz dolaştım alış veriş yaptım ve sinemaya gittim.
neyse gelelim filme filmin baş rolünde kristen stewart varki filmi seğretmiş biri olarak rahat rahat diyebilirim o kızda bu rol hiç olmamış. pamuk prensesin yüzüne vuran naifliği ve güzelliği yok.
yakışıklı prens ki bu sefer dükün oğlu william rolünde sam claflin vardı ki bence filmdeki tek rolü yüzüklerin efendisindeki legolası hatırlatacak kadar hızlı ve isabetli ok atmasıydı.
kötü kraliçe rolünde charlize theron iyi iş çıkarmış yaşlandırma sahneleri süperdi.
ve yakışıklı prensten rol çalmış olan avcı chris hemswotrh garibim acıdım ona ama neden olduğunu yazının devamında göreceksiniz.
her çocuğun bildiği o muhteşem hikaye pamuk prenses ve yedi cüceler hikayesi farklı bir uyarlama ile karşımıza çıktı. pamuk prenses var ama ormana avcı tarafından götürülüp öldürülmek yerine kötü kraliçe olan üvey annesinden meşakatli bir şekilde kaçıyor. avcımız ki bütün film boyunca garibin adını duyduğumu hiç zannetmiyorum. onu yakalamak üzere ormana gönderiliyor.
avcı pamuğu buluyor onu öldürmek yerine kurtarıyor sonrada bir köye sığınıyorlar. avcı orada yanında bulunan kadının kimliğini öğreniyor. kötü kraliçenin adamları köye saldırıyorlar ardından da kahramanlarımız var güçleri ile kaçıyorlar. ve işte orjinal hikayenin baş kahramanları olan cücelerle buradan sonra yolları kesişiyor. pamuğun kimliğini öğrenince onunla beraber savaşa katılmaya karar veriyorlar. beyaz atlı prensimizmi nerede? oda pamuğun yaşadığını öğrenince evi terk ediyor. kraliçenin adamlarına onların tarafındaymış gibi davranıp katılıyor. köye yapılan saldırıda kızı kurtarıyor sonrada peşlerinden gitmeye devam ediyor. cücelerin yanındayken meydana gelen bir saldırıda pamuk ile karşı karşıya geliyorlar ve kimliği o zaman ortaya çıkıyor. oda ekibe katılıyor sonrada beraberce yola devam ediyorlar.
pamuk prenses elmayı beyaz atlı prensin elinden yediğini zannederken bir farkediyorki elmayı ona veren kötü kraliçenin ta kendisi pamuk olüyor. william pamuğu öpüyor ama uyanmıyor sonra onu alıp babasının dükalığına götürüyor. orada bir lahtin üzerine koyuyorlar soğuk bedenini ve hikayenin gerçek beyaz atlı prensi olan avcı kimsenin olmadığı bir anda onun ölü olan bedenine hislerini anlatıyor. ve sonrada o müthiş büyüyü bozan öpücük geliyor. ve avcının odadan çıkması ile pamuk uyanıyor.
oradan sonra krallığı geri almak için bizim naif iyi huylu pamuğumuz savaşçı oluyor ve ordunun başına geçip krallığını geri alıyor. ve işte filmi batıran son sahnede işte bundan sonra başlıyor. pamuk kraliçe olarak taç giyor bütün salon hinca hınç dolu william orada, cüceler orada ama beyaz atlı prens avcı yok. pamuk her tarafta onu arıyor ve en sonunda onu görüyor. göz göze geliyorlar. tam koşup avcıya sarılıp öpecek diyorsunuz ki, işte bu noktada yanılıyorsunuz maalesef filimin bitiş jeneriği giriyor araya...
arkadaş hikaye revize ettin eyvallah, beyaz atlı prensi avcı yaptın onada eyvallah, cüceleri arka plana attın onada eyvallah, naif iyilik meleği pamukçuk savaşçı oldu oda tamamda ya filmin finalinde pamuk prenses ve avcı öpüşmezse bunun adının pamuk prenses ve avcı olmasının ne manası kalır ki ben yönetmenin yerinde olsam finali böyle yapardım...
durmuşlar durmuşlar filmi en sonunda batırmışlar bence. yazık olmuş...
neyse bir pazar daha böyle geçti gelecek hafta son dersimiz var ve sonra atacaz kendimizi sokaklara...
ama malzeme listemiz uzayıp gidiyor. öncelikle kardeşim düğün fotoğrafçılığına başladığından tepe flaşı lazım bize ve ışığı doğru yansıtmak adına ışığı yumuşatmak adına beyaz bir taşınır fon beyaz ışık için yansıtıcı olarak metal rengi bir fon ve güneş ışığını yansıtmak içinde sarı bir fon lazım. parasoley filtreler ve bir kaç parça farklı şeydaha off off neyse kardeşim paralı işlere başladı hayırlısı ile bende arkasını getiririm onla umarım...

27 Mayıs 2012 Pazar


benden uzun zamandır eklediğim ilk fotoğraf
hepinizi şimdiden günaydın iyi haftalar

22 Mayıs 2012 Salı

atölyedeki hocamın tavsiyesi üzerine fotoğraflarımızı bastırmak için uğur varlı ile iletişime geçtim.
adamlar hocamızın dediğine göre en iyisiymiş ve bir çok ustanın fotoğraflarını basıyorlarmış.
kendileri bizi sadece fotoğraflarımızı bastırmaktan kurtarmak yerine birde photoshopta düzeltme işinden de kurtardılar.
fotoğrafı doğru şekilde görebilmek adına bilgisayarınızın doğru kalinrasyonunun yapılması gerekiyor bunun içinde en kısa ve keskin yol kalibrasyon aletleri ama bunlar pahalı aletler. uğur varlı siz fotoğraflarınızı getirin bilgisayarlarınız uygun kalibrasyonda olmayabilir biz yapalım burada düzeltmelerini dediler.
çok heyecanlıyım. artık resimlerimi düzgün bir şekilde bastırabileceğim ve hem kendi evimin duvarlarına asabileceğim  hem de arkadaşlarıma hediye edebileceğim.
bu hafta sonu ailemle gezicem umarım güzel bir yere gideriz.
şu aralar gene bir regli problemim var ama şöyle her an olabilirim ve pazar günü olmayayım diye dua ediyorum hafta sonu olmasın hafta arası olsun lütfen gerçi baya ağrım var biliyorum bencillik ama insan regli olunca canı bir şey yapmak istemiyor istese bile tuvaletti oydu buydu derdi çıkıyor uyuz oluyorum.
ama ben bu hafta çok güzel fotoğraflar çekmek istiyorum. o yüzden moralmende iyi olmam lazım...

20 Mayıs 2012 Pazar

ileri fotoğrafçılık atölyesinin bir hafta aradan sonra ikici dersini bu gün yaptık
aslında portre çekecektik ama hava yüzünden sokağa çıkamayınca fotoğrafın renkleri kontrastı üzerine çalıştık sonra hdr yapmayı azıcıkta photoshop yapmayı öğrendik

şimdi evdeyim denedim photoshop'u ama bilgisayarın kalibrasyonunu yapılması lazımmış bilgisayar ekranının çekilen fotoğrafı doğru şekilde göstermesi için ayarlanması gerekiyormuş.

neyse onu beceremedim kardeşim gelince yapar, ardından photoshopta kendi resmime rötuş yaptım eh fena olmadı ama gözlere far sürmeyi beceremedim kısmet ders tekrarı gerekecek herhalde

sonracığıma bir manzara resmine çeşitli düzeltmeler ve fonlar üzerinde çalışmalar yaptım fark vardı ama keskinlik eksikti, bulamadım olmayanın ne olduğunu deneyeceğiz artık

raw formatındaki resmin renk düzenlemelerini yaptık

teorik dersti yani, gelecek hafta ders yok hoca çekim için gidecek ondan sonraki hafta portre fotoğrafı çekicez hadi hayırlısı

gelecek hafta sonu ailemle gezicem büyük ihtimal o yüzden sanırım bol bol fotoğraf çekicez...

kurstan eminönüne indim bir kaç şey bakmaktı amacım ama aradıklarımı bulamadım.

oradan forum istanbula geçtim. kredi kartımın puanı ve biraz ilave ile dört yeni kitap aldım.

rachel gibson aşk heryerde bütün seriyi e book okudum bu son kitap bir türlü e book olamadığından almak zorunda kaldım...
iris johansen tehlikeli aşk, yazarın bazı kitaplarını seviyorum bakalım umarım bu da güzeldir. bu kitabı tercih etmemin en büyük etkeni konusu yanında fiyatıydı açıkçası..
elizabeth elliott ya hep ya hiç, yazarın okuduğum ilk kitabı iskoçya damarımın tutmasından dolayı alınmıştır umarım güzel bir kitaptır
ve philippa gregory batrıce ee seri yarım bırakılmaz bu kadının bütün kitaplarını severek ve beğenerek okudum bunuda almasam olmazdı.

sonra offıce one'dan işyeri için bir kaç parça malzeme aldım.

ardından da kendini burgerking'e attım aslında burgerkıng o kadar sevmem ama ayaklarım beni oraya çekti.aşağı yukarı bir aydır rejimdeyim 5 kilo verdim son iki haftadır kendimize free gün bıraktık bende bu günü free günü yaptım ve istediklerimi yedim.

lakin şu anda istifrar edecekmiş gibi hissediyorum. çünkü free günün dozunu aştım. yemeğin ardından bir mado yapıp çikolatalı pasta yanındada dondurma yedim. limonata ve kahve içtim bildiğin dolmuş durumdayım o yüzden akşam yemeği kesinlikle yok....

bu haftalık bu kadar şimdi gelecek hafta sonu kardeşim ile bol bol çekim yapıp farklı makine modlarında farklı şekilde fotoğraflar deneyeceğiz bakalım ortaya neler çıkacak.

bu arada hani resimleri bastırıp kendi evime asacaktım bundan sonra da arkadaşlarıma hediye edecektimya hoca bir firma önerdi benim bulduğumdan biraz pahalı olacak ama neyse bakalım biraz daha araştırayımda sonra bakacaz çaresine....

13 Mayıs 2012 Pazar

bu gün anneler günü ve bende bir çoğumuz gibi bu gün anneme hediyeler ve çiçekler aldım.
peki hakkını ödeyebilirmiyim hayır...
hayatım boyunca bir çok kez babamsız bir hayata katlanabileceğimi düşündüm ama annemsiz bir hayata
sudan çıkmış balığa döneceğimden katlanamam.
bazen kızsamda, üzsemde onu, çoğu zaman biliyorum ki onun sevgisi karşılıksız ve sınırsız.
seni seviyorum annem bu sefer sana bir hediye aldım ama gelecek sene kendi çektiğim bir resmi vericem sana bizi hatırlatacak bir şey
bir hayalin var ve bir gün ben o hayalini gerçekletirmeni sağlaryabilirsem bu dünyada ki en mutlu kişi ben olucam
hacca ne kadar gitmek istediğini o toprağa yüz sürmek istediğini peygamberimizi görmek istediğini biliyorum. o yüzden
ya seni oraya göndericem, ya seninle gidicem, yada senin için hazır olmasam bile ben gidicem ama en büyük isteğim sen hazır olduğunda gitmeni sağlamak
bu yazıyı asla okumayacaksın kısmet olurda belki beraber gideriz anam
göstremesemde seni seviyorum anam ellerinden öperim....
teşekkürler GALATASARAYım
daha önce aziz yıldrıma şampiyonluk bayrağı indirten sen
bu seferde fenerbahçe stadında bizi şampiyon yapıp kupa aldın
helal olsun size...

6 Mayıs 2012 Pazar

evet bu gün ileri fotoğrafçılık kursumuzun ilk dersine başladık.
ama dersten önce ilginç bir kurs grubuyuz var bunu belirteyim hem zengin hem fakirlerden oluşan bir grubuz buda bazı açılardan durumu ilginç yapıyor...
köln'de yaşayan bir hatun var geçenlerdede bahsettim herhalde ilk derse sevgilisi ile geldi garibim ders bitene kadar 4 saatten fazla kızı bekledi. vay be ne erkekler var. harunun manyak güzel bir audisi var.
ilk derse gelen ama sonraki derslere gelmeyen tıp fakültesi öğrencimiz var hatun diğer derslere gelmediydi meğerse yurt dışında ailesi ile gezideymiş prag'a gitmiş.bizim hoca gelecek hafta sonu prag'a gidiyor ona görülecek yerleri tavsiye etti.
ben ve kardeşim orta sınıfız geri kalan bir kaç arkadaşta muallakta....
neyde bugün önce zoom in zoom out'u yaptık lakin tripod olmadan dengeye bozduğum için odak noktası kaymalarına rağmen iyi oldu. afrikalı zenci bir çifti çektik. evlenmek için kiliseye gidiyorlardı fena değildi ama tam olmadı.
sonra pan tekniğini denedik ama o tam bir fiyasko oldu... tripod olmayınca ve zamanlama kötü olunca çıkmıyor, bazen oldu bazen olmadı.
sonra panaroma fotoğrafı denedik. fotoğraflar olduda bu seferde birleşme yerlerini az ayarlamışız panaroma olmadı.
neyse kurs iki gibi bitti bende sonra hemen beyoğluna çıktım. fitaşa gittim. yenilmezlere 15:00 seansına bilet aldım. film manyak güzeldi. acayip espriliydi. iron man tony stark öldürdü beni gülmekten. en bombasıda loki hulk'un karşısına geçip ben tanrıyım bana bir şey yapamazsın demesinin ardından hulk lokiyi ayağından yakalayıp bir sağ bir sola yere vurdu vurdu. en son işi bittiğinde lokiden ah diye bir ses çıktı hulk'ta çılız tanrı dedi ve bütün salon tüm bu sahne boyunca gülmekten yarıldı.
film güzeldi. hem görsel olarak hem hikaye olarak. ayrıca araya serpiştirilen espiriler filme çok yakışmıştı. captan amerika, iron man, hulk, hawk, thor ve karaduldan oluşan ekip gerçekten süperdi.

4 Mayıs 2012 Cuma

temel fotoğrafçılık atölyemiz geçen hafta sonu bitti...
ve bu hafta ileri fotoğrafçılığa başlıyoruz.
bazen düşünüyorum gerçekten yeteneksizmiyim diye başkalarının gördüklerini göremiyor başkalarının çektiklerini beğenirken kendi çektiklerimi sevmiyorum....
hal böyle oluncada soğuyorum ister istemez..
öyle büyük umutlarım yok sadece fotoğraf çekmek eğlenmek istiyorum ha hayat yüzüme gülerse buna da birşey demem hani ama zaman ne getirir bilmem..
pazar günü ikiye kadar kursum var. sonrada yetişebilirsem 3 matinesine sinemaya yetişip yenilmezleri seğredicem tabii bunların hepsini yapabilmem kurstan vaktinde çıkabilmeme bağlı...

29 Nisan 2012 Pazar

gene yoğun bir hafta sonu oldu.
temel fotoğrafçılık kursumuz bugün çekilen sokak fotoğrafları ile sona erdi gelecek hafta ileri fotoğrafçılık kursumuz başlayacak ve bir adımı tamamlamış ikincisine adım atmış olucaz.
bu gün sabah 10:30 da sirkecide simitçide buluştuk yürüyerek sultanahmet'e çıktık sonra orada biraz takılıp sonra cankurtarana indik sokakları, çocukları, evleri hatta trenleri çektik.
hocanın fotoğraf makinesi boşta olduğundan ben bütün gün onla çekim yaptım. bazıları güzel oldu bazıları olmadı.
gelecek hafta derste alıcam fotoğraları bakalım nasıl olmuşlar...
ama gerçekten acayip ekonomik krize girmek üzereyim çaydı yemekti derken bu gün gene 80-100 lira gitti işin içinden nasıl çıkıcaz bakalım daha bir sürü masrafımız daha olacak...

22 Nisan 2012 Pazar

selam
haftanın kısa bir özetini geçelim
pek bir şey olmadı her şey belirli bir şekilde gidiyor hayatımda
bu arada diyete başladım bir haftada iki kilo kadar verdim.
oda nereden çıktı derseniz dizimi sakatladım sanırım taşıdığı ağırlığa artık dayanamadı
veeee en sonunda beni yarı yolda bıraktı şimdi biraz daha iyi umarım en kısa sürede düzelecek
diyete devam edecekmiyim zaman gösterecek ama hiç bir şey yiyememek çok kötü
goldaştan en sonunda yüzüğümü aldım sağolsundan hem enden hem boydan büyütmüşler bir şeye benzemiş
gerçi benzemeseydide iade edecektim zaten neyde
kursun ikinci haftasını geride bıraktık bugün geçen hafta öğrendiklerimizi tekrar ettik sonra yeni konulara geçtik
ışık, pozlama vesaire vesaire gelecek hafta gezi var bütün gün gezip fotoğraf çekicez hadi hayırlısı
şimdilik bu kadar yeni geldim yorgunum dinlenicem
by

15 Nisan 2012 Pazar

ve atölyenin ilk günü sona erdi.
sabah erkenden kalkıp gittik ama bence deydi.
bu gün neler öğrendim.
hareketli bir şeyi çekmek istiyorsan enstantaneyi kullanıyorsun,
sabit bir şeyi çekmek istiyorsan diyaframı en büyük ayrım bu.
enstantaneyi düşürmek iki işe yarıyor
1 sudaki zerrecikleri bile çekebiliyorsun.
2 uzun pozlama yapabiliyorsun ki bu sayede suyu ipek gibi dümdüz çıkarıyorsun ki bu durumda mistik bir hava kazanıyor. diğer taraftan uzun pozlama sayesinde özellikle gece çekimlerinde ışık oyunları yakalayabiliyorsun ya da boya ile sıvama denen bir teknikle ışık ile nesneleri boyuyor ya da fotoğraflara yazı yazıyorsun....
diyaframa gelince
fotoğraf makinesine gelen ışığı düzenleyerek ister tek bir noktayı net çıkartarak arkayı flu hale getiriyorsun yada bütün alanı fotoğraf karesine net olarak sığdırıyorsun
ayrıca makinelerin bazı özelliklerini tanıdık ve poz telafisini öğrendik..
şimdilik bu kadar

12 Nisan 2012 Perşembe

fon da sezen aksu var şu anda ona ait bir şarkıyı dinliyorum.
bu gün ne yazmak istiyorum buna az önce karar verdim.
bu bloğu açtığımdan beri bir çok defa iyi ama en çok kötü anlarımda sıksık yazılarımda geçen bir arkadaşım bloğumu okumaya başladı....
ilk günden karşılaştığı şeyler karşısında pek memnun olduğunu sanmıyorum. küçük tatlı sataşmalar oldu ama olsun bir kısmını onun penceresinden hak etmiş olabilirim.
bu bloğa onunla ilgili bir çok şey yazdım bu güne kadar, bir çoğu ondan sakladığım gerçek düşüncelerimdi çünkü ben ne şekilde karşılık görürsem göreyim insanları kırmaktan korkarım, biliyorum belki bu gece belki yarın bu satırları okuyacak kafasında binlerce düşünce belirecek iyi veya kötü, beni hiç tanımadığını düşünecek, ya da küçümseyecek çünkü sadece kızgınlıklar değil yeri geldiğinde kıskançlıklar ve hayal kırıklıkları hatta dedikodular yazıldı buraya çünkü burası benim sırlarımın olduğu yerdi. beni az da olsa tanıyan ama çoğunun tanımadığı bir beni yazdığım yer.
burada yazılı olanlar dediğim gibi onu üzecek kızdıracak hatta belki bana kırılacak konuşmayacak bile ama kendimi ancak özgürce burada ifade edebildim. yazdıklarımdan pişmanlık duyacaksam yazmamın bir anlamı yoktu. içimi boşaltmaktı amacım ve ben ilk defa bu blogda tamamen dürüst davrandım dedimya acılarımı, anlayamadıklarımı, anlatamadıklarımı, kıskançlıklarımı yazdım.
bu yazıyı okuduktan sonra merakı daha da artacak arkasından daha eski yazıları bulup okuyacak biliyorum. ama okuduklarında sadece benle ilgili değil etrafımızda olan başkaları ile de ilgili gerçekler bulacak nasıl yorumlayacak bilmiyorum. beni anlayacakmı  onuda bilmiyorum.
ya da en kötüsü okuyup neden yazdığımı merak etmek yerine içinde tıpkı benim bu güne kadar biriktirdiğim gibi saklayıp kuracakmı kendini
tercihler, tercihler....
konuşmayı uzun zamandır bıraktım onunla, şimdi hayal kırıklıklarımı nedenlerini konuşmamız için çok zaman bulabilirmiyiz bilmiyorum. en azından tartışmadan, kavga etmeden...

bu yazıyı  okurken bile şu anda eski yazılarımda kendin ve diğerleri ile igili yazdıklarımı merak ediyor ve hatta arıyorsundur ama dediğim gibi kaçmak susmak yerine yüzleşeceksen oku ama bunu yapmayıp başkaları gibi susup yarın öbürgün bana karşı kullanmak için beyninin bir kenarına koyacaksan ya da o veya bu şekilde aramıza sokacaksan vazgeç....
bir zamanlar aynı şirkette ama farklı yerlerde bile böyle bir durum yeterince katlanılmaz olmuştu şimdi 15 m2 lik bir ofiste daha saçma olacaktır.

11 Nisan 2012 Çarşamba

yeni formatlı bloğuma ilk yazım bu, biraz farklı ve alışması zor ama neyse herşey bize kolaylık olsun diye...
bu gün yeni bir okuyucum oldu. kendileri mod'luk yaptığım fan sitesinin bir üyesi sağolsun görmüş bilgilerimden bloğumu gelmiş okumuş.
hoş geldin diyorum tekrardan.
evet haftanın konusu cumartesi ve pazartesi yatırılan kredi kartlarından sonra maalesef küçük bir tepecik durumunda ki borçlarım bir şeyleri yalnış hesapladım ama neyi anlamadım.
açılmışım biraz, toparlanır ama biraz zaman alacak. tabii bir de şu fotoğrafçılık sevdam için alışveriş işine bir süre ara verirsem daha iyi olacak neyse bununla ilgili son alışverişim kurs'a bu hafta sonu yapılacak ödeme olacak... umarım...
uyuz oluyorum takipçisi olduğum profesyonel fotoğrafçılık sitesindeki fotoğraflara bakıyorum birde kendi çektiklerime ve üç sonucu varıyorum. 1 ben bu işi bilmiyorum ki bunu öğrenmek adına kursa gidicem, 2 yetenek sıfır 3 bende göz yok çünkü çekerken çok keyif aldığım fotoğrafları sonradan baktığımda beğenemiyorum. öğrenmem ve bolca çekim yapmam lazım..
ha birde isyanım var. pazar günü kurs ertelendiği için kendimizi attık sultanahmet meydanına kardeşimle program yaptık. önce topkapı sarayına gidicez orası kesmez ise ayasofya, yerebatan yapacaz diye nerdeeeee
topkapı sarayının önünde bin kişi vardı kuyrukta dedik müze kart alalım onun içinde aynı sıraya girmemiz lazımmış oradan ayasofya yaptık orasıda öyle en son yere batan sarnıcıda patlayınca sultanahmet camine gidelim dedik iç mekan çekeriz oradada namaz saatine denk geldik. sağda solda bir kaç kare çektik sonra sirkeciye indik. tren garında biraz çekim yaptık.
alışverişide eksik etmedik, makineyi alırken aldığımız çanta ufak geldiğinden yeni bir çanta aldık.
ben kesinlikle bir işe merak sardımı durdurulamayacak kadar kendini alışverişe kaptıran biriyim.
neyse oradan foruma gittim. güzel bir makarna yedim. aradığım kitabı bulamadım ama onun yerine farklı bir kitap alıp kendimi madoya attım ve yazın ilk dondurmasını yedim ki özlemişim, akşam da evime geldim. bütün gün gezmekten ve dizimin sakatlığından o kadar yorulmuşum ki zor kendime geldim...ha bu arada aldığım kitabı da çok sevdim...  lisa kleypas'den sevgim sana ait keyifli, akıcı ve güzeldi.
bu hafta sonu için plan yok varda yok kursumuz bir aksilik olmaz ise başlıyor ve ben buna çok seviniyorum çünkü umarım faydalı şeyler öğreneceğim...
şimdilik bu kadar ....

3 Nisan 2012 Salı

taht oyunları 2. sezonu başladı. özlemişiz hem stark çocularını hemde ulukurtları
ha bu arada ulukurtları bir büyütmüşler ki sormayın gitsin. şimdilik sadece gri rüzgar ve hayaleti gördüm manyak olmuşlar özellikle hayalet o beyaz tüyler ve kırmız gözler ile süperdi.

hamamlı haftasonu

pazar sabahı şöyle uzun bir uyku çekip yatak keyfi yapmayı çok isterdim ama olmadı, zaten bende erken kalkarım o yatak keyfi yalan olur...
sabah 8'de kalktım arkadaşımın şişlide ygs sınavı vardı. kendisi oraları pek bilmediğinden onunla gelmemi rica etti ve günün geri kalanınıda beraber geçirmeye karar verdik.
ama gün tam bir fiyasko ile başladı. normalde ben güzergah olarak ya unkapanı-taksim-şişli yaparım yada haliçin üstünden okmeydanı-şişli yaparım lakin bu sefer arkadaşımızın aklına uyduk ve 1. köprüye direk giden otobana çıktık. sabahın köründe taksi bulma sevinci ile bindiğimz taksinin şöförü tam bir istanbul cahili çıktı. ben e-5 ile karıştırdım yolu okmaydanı sapağından sonra şişli sapağı gelecek diye beklerden kendimizi gişelerde bulduk. neyse ki son etiler çıkışını yakaladık ki yoksa kavacıktan dönmek zorunda kalacaktık. olan paracıklara oldu 30 lira tutacak yola 50 lira verdik. neyse bundan sonrası fena değildi.
taki hava soğumaya ve yağmaya başlayana kadar, arkadaşı okuluna bıraktım cevahir yakın diye oraya gideyim dedim. saat 10'a kadar kapısında rüzgar, yağmur ve soğuk ile cebelleşerek bekledik. sonra önce d&r yaptım nora roberts'ın son kitabı değerini bil'i aldım sonra da c&a'ya gittim. bir tişört ve bir kot tunik aldım. sonra da kendimi starbucks'a attım 11:30'a kadar kitap okudum kahve içtim sonra gittim arkadaşı aldım.
atladık taksiye taksime gittik. direk kahvaltı faslına geçtik. mado'da köy kahvaltısı yaptık. yan masada iki tane gösteriş meraklısı hatun vardı. onların maceralarını dinlerken baya eğlendik. hatta bir ara şeytan dürttü bunlar buz pateninde aileleri ile gidecekleri tatillerden ve yurt dışı gezilerinden bahsedince lise zamanında yaptığımız gibi kendi aramızda bir yalan uydurup hava atalım diye ama vazgeçtim sonra...
neyse uzun ve güzel bir kahvaltının ardından bir kaç mağaza gezdik sonra goldaş'a gittik şu meşhur yüzüğümü göstermek amacı ile siparişi aldılar yenisini yapacaklarmış hatta bununla ilgili beni arayacaklardı ama arayan soran olmadı hadi hayırlısı...
oradan tekrar taksiye bindik şimdi düşününce günün yarısı takside geçmiş gibi geliyor. çemberlitaş'a attık kendimizi günün son programı çemberlitaş hamamına gitmek idi.
hamama geldik bir güzel paraları bayıldık girdik içeriye soyunma kabinlerinde üstümüzü çıkardık kimse'ye bir taraflarımız görünmesin diye peştemallara sarıldık. girdik hamama ama neyle karşılaştık dersiniz her kez peştamalları atmış üzerlerinde sadece birer şort sere serpe göbek taşının üstünde itiraf edeyim ki başta biraz garip geldi. ama sonra kadın tellaklar kese için çağırınca umursamaktan vazgeçtik bizde, katıldık o gruba, bunları yazıyorum ama kimse yalnış anlamasın okuyucularım arasında hamama hiç gitmemiş olanların bilgisi olsun maksat...
güzel bir kese ardından sıcak su havuzu ardından masaj ardından da kil maskesi yaptık.
enerjik menerjik olacaz derken pestilimiz çıktı.
iki buçuk saat orada kaldıktan sonra kendimiz taksiye attık eve geldik.
güzel bir gün dü keyifli, maceralı ve ilginçti...
ha bu arada bu benim doğum günümdü arkadaşım ile bir dahakine cağaloğlu hamamına gitmeye karar verdik buda sanırım ağuştos gibi olur herhalde...
bu hafta sonu bu kadardı...

31 Mart 2012 Cumartesi

planlar yapıldı
herşey yolunda
sabah erkende çıkıyoruz yola önce sınav
sonra ver elini taksim
ardından ben bu süreç içerisinde regli olmaz isem
çemberlitaş hamamı
güzel bir kese ardından uzun bir masaj ve ardından kil maskesi
süper olacak yarın bir aksilik olmaz ise tabii...

27 Mart 2012 Salı

hüsran

kargolarım geldi ve ikiside tam olarak hayal kırıklığı idi.
goldaştan gelen yüzüğün satış sitesinde bulunan resim ile hiç bir alakası olmadığı gibi gelen şey incecik küçücük bir şey 17 numara istemiştim gelen ürün 11 numara olmasının yanı sıra ayarlanabilir olduğu için 17 numaraymış yemedik tabii iade etmek istedik.
ama ondan önce bayiye yönlendirdiler sizin ölçünüze göre yapalım dediler. bayiside taksimde var yani anlayacağınız pazar günkü programa buda ilave oldu....
diyeceksiniz neden iade etmedin diye büyütülünce belki daha güzel olur diye bir umut içimde var ya ben o yüzüğü çok beğenmiştim resminden...
ikinci bomba lidyanadan gelen nazar boncuklu baş parmak yüzüğü idi işte bu tam bir fiyaskoydu ayarlanabilir olmasına rağmen yüzük sanki çocuklar için yapılmıştı bırakın beni benim yüzük ölçüm 27 olmasına rağmen tüy siklet arkadaşıma bile olmadı. gülmekten yarıldık kaldık resmen...
yüzüğe yapılacak bir şey olmadığından kargoyu tekrar çağırıp iade ettik. hadi hayırlısı diyeceğim bari haybeye para ödemeyelim değilmi.
goldaştan gelenin durumu pazara belli olacak off umarım güzel olur....

26 Mart 2012 Pazartesi

hafta sonu kaçamağı olacak mı acaba

bu hafta sonu arkadaşım ile sınava gideceğimi söylemiştim. gitmek içinde elimden geleni yapıcam çünkü harika planlar yapmıştık ki bunuda yazmıştım.
ama kardeşimin yardımı lazım evden erken çıkmam ve akşama kadar gelmemem durumunda neredesiniz sorusunu sormamaları için yardımı lazım.
onunla konuştum dedim ki hediye neyin istemem dedim bana pazar erken çıkmam için yardım et dedim..
biraz isteksiz erken olduğu için ama halledicez sanırım....
halledemezsekte bahtımıza artık yapcak bir şey yok başka zamana kısmet....

doğum günü sonrası

cumartesi çiçeklerimi aldım. biraz geç oldu ama olsun organizasyon hatası...
hediyelerimde bu gün geldi. arkadaşım çanta almış biraz dağınık, çoz gözlü pespaye bir şey ama genede kullanılır.... hediye sonuçta hatır var...
diğeri bu sene almak niyetinde olduğum montlardan almış ki o da sorun oldu. bel ve göbek kısmında sorun yok göğüs kısmındada yok ama sırttan çekiyor...bir de şehir dışından almış bakalım nasıl ve ne şekilde değiştirebileceğiz...
kendi kendimede hediyeler aldım. goldaş'tan çok güzel bir gümüş yüzük aldım al-mine koleksiyonundan acayip şekilli şeylere meraklı iseniz yüzüğün sizi ifade etmesini ve anlamlı olmasını istiyorum diyorsanız buyurun bakın sizde goldaşa... arkasından açık olan yüzüklerden ayarlanabilir gözüküyor ama bilmiyorum ayarlanamazsa gözüm kalmasına rağmen yüzükte arkadaşıma vericem ama umarım olur da sorun olmaz... çünkü çok beğendim ha birde baş parmak yüzüğü aldım nazar boncuklu bakalım o nasıl olacak...
goldaş süper bir iş çıkardı yüzüğü kargoya vermiş bile yarın elimde olacak lütfen açılsında rahat rahat kullanayım yoksa içimde ukte kalacak.
bu arada bugün fotoğraf atölyesi ile görüştüm borca gireceğim farkındayım ama sanırım yarın yada çarşamba kaydımı yaptırmış olucam ve haftaya pazar kursa başlayacağım..

23 Mart 2012 Cuma

yarın doğum günüm insan kendi doğum günü hakkında ne yazar bilemiyorum.
doğmuşum büyümüşüm emeği geçenlere saygılar...
yarınla ilgili beklentilerin ne derseniz eh belki bir kaç çiçek, küçük hediyeler, face'ten yapılan kutlamalar.
çiçekler hoş oluyor hatırlanmak insanın hoşuna gidiyor.
hediyeler kısmı ise zaten beklediklerim. gerçi yılbaşında kardeşim bana fotoğraf makinemi alarak zaten senelik hediye kontejyanını doldurdu. normalde yarın yemeğe gidip kutlama yapmamız gerekiyor ama farklı farklı programlardan dolayı kutlama yemeği haftaya cumartesi.
iki arkadaşım hediye alacak bunlar sürpriz değil. sadece birinin ne aldığını bilmiyorum diğeri ile planı ben yaptım zaten...
bana çanta alacak şöyle komple asılanlardan güzel bir şey sonrada gelecek pazar için yaptığımız programın masrafını karşılayacak, tabii bir aksilik olmazda gidersek. gelecek pazar onun üniversite sınavı var 30 yaşında tekrar merak sardı okumaya sabah onunla sınava gidicem sonra yemek yiyeceğiz ve ardındanda çemberlitaş hamamına gidip köpük masajı ile kirlerimizden kurtulup kaslarımızı rahatlatacağız sonrada aroma terapi masajı ve yüzümüz için kil maskesi yaptırıcaz ve bunun bütün masraflarını doğum günü hediyesi olarak o karşılayacak.
güzel olacak güzel sonraki haftada fotoğrafçılık kursuba başlayacağım...

17 Mart 2012 Cumartesi

bu aralar harbiden cozurttum blog yazı yazmak için bile çok yorgunum aslında bir not defteri taşısam fena olmayacak gibi
aklıma bir konu geliyor ama iş yoğunluğundan yazamıyorum.
bu aralar fotoğrafçılığa daldım.
kitap okuma işide maaşallah ful devam geçen gün iki tane aldım bugünde bir tane annem öldürecek beni ve en sonunda kitaplarım ile gömecek buda öldürülmemin güzel tarafı olacal...
ne aldım. valla üşengeçlikten gidip yazarlarına bakamayacağım internetten faydalanacağım.
Majestenin Emriyle Jennifer Blake okundu bitti oldukça keyifliydi
Aşka DüşüşLauren Kate allah kısmet ederse hafta arası okunacak
vu bu günde Demir Gül Marsha Canham bunada bu akşam başlama niyetim var ama önce
spartacüs vegaence 8. bölüm izlenecek spartacüs deyince aklıma taht oyunları geldi. 3. kitap çıkacak biz hala 2. sezonu bile izlemedik ayrıca ben sezonu izleyemediğim için 2. kitabıda inatla almıyorum hadi hayırlısı..
uzun zamandır müzik dinlemeye ara vermeme rağmen ki özledim can atilla'nın yeni cd'si 1453 fatih'i aldım ve twilight serisinin son bölümü olan şafak vaktinin dvd'sini de aldım yarın çıkmazsam izlerim belki.
nisanın 8 inde fotoğrafçılık kursum başlayacağı için bu son haftalar dışarı çıkmamaya çalışıyorum çünkü kurs iki ay sürecek ve ben bu süreçte full dişarda olucam babamla aramı iyi tutmam lazım ne yapayım..
bu arada gelecek ay için yaptığım tek planda bu değil ayrıca doğum günü hediyesi olarak bir arkadaşım ile hamam ve arkasında güzel bir masaj programımız var ki valla gevşemeye müthiş ihtiyacım var. harika olacak açıkçası...
şimdilik bu kadar çok yorgunum çay içip diziyi izleyip dinleneceğim görüşmek üzere....

13 Mart 2012 Salı

b*kt*n bir akşam

gene karmaşık olayların içine istemeden daldım. gene işte aptal bir bilgi eksikliği aptal bir evrak yüzünden herşey sarpa sardı. ve inanılması güç ama bu sefer allahın sevdiği kulu olmam lazım düzelmesi için çünkü bu sefer gerçekten b*k* battım.
epey bir paranın üstünün çizilmesi söz konusu kimin hatası onun değil ötekinin değil gene ihale benim üstüme kaldı yada kalacak...
kesinlikle kalacak
düzelmesi için iki yol var, bir beyannameye bağlı ona göre düzeltme yapılabilir ki bu en basiti ve güzeli olur valla diğer olasılıklar ise hep alangirli işler...
kendime uyuz oluyorum. mıknatıs gibi çekiyorum belayı. neden beni buluyor bütün bu saçmalıklar bilmiyorum.
geçen sefer çok dua etmiştim allahım yardım at diye bu sefer de dua etmekten daha fazla ne yapabilirim bilmiyorum. şanslı olmam lazım gerçekten çok şanslı olmam....

11 Mart 2012 Pazar

yazmak için ne vakit ne de bir konu bulamıyorum.
yaşadığım stres yüzünden düzensizliklerim gene baş gösterdi tam ufak ufak düzene giriyor diyorum hop gene karışıyor 15 gün önde regli olmuştum ve üç gün sürmüştü normalde 5 gün olmam gerekiyordu ve şimdi dün tekrar regli oldum açıkçası bu sefer fena durumdayım tek arzum beş günlük normal periyodunu tamamlaması ve akabinde düzene girmesi...
merkeze geri döndüğümden beri yemek alışkanlıklarımda garip bir düzene oturdu daha az ve net aralıklar ile yiyorum dolayısı ile sanırım kilo vericem çünkü porsiyonlarda azaldı
ama stres beni korkutuyor bir gidip bir gelen durumlar pek bana göre değil neyse ileriki günlere bakacaz artık.
güzel gelişmelerde yok değil fotoğrafçılık kursum 8 nisanda başlıyor pazar günü 11 ile 14 arası 8 pazarımı ona ayırmak zorunda kaldım ama yazın en güzel zamanı haziranda artık hobimi gerçek manada öğrenmiş olacağıma inanıyorum.
maddi kazanç beklentilerim yok sadece bundan sonra insanlara kendi çektiğim fotoğrafları hediye etme şansım olacak ki bu çok güzel bir şey tabii maddi bir gelir kapısıda olursa hayır demem ama dediğim gibi benim ki sadece bir hobi ama ciddiye alınan bir hobi....
şimdilik bu kadar görüşmek üzere

7 Mart 2012 Çarşamba

blogacanım bu günlerde boşladım seni ama kusuruma bakma
işte o kadar yoğunum ki eskisi gibi farklı farklı konularda yazılar yazmak için vaktim olmuyor
işleri bile yetiştiremiyorum
neyse önümüzdeki günlere bakıcaz artık:)

4 Mart 2012 Pazar

gene eğlenceli güzel bir gün geçirdik.
gerçi sabah biraz erken kalktık, pazar günü olmasına rağmen yedi'de
yola çıktık ve 9 gibi yıldız parkındaydık. çaylarımızı içtik ve uzun yoldan gelecek olan arkadaşlarımızı bekledik. sohbet eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptık. sonrada toplanıp fotoğraf çekmeye başladık.
biliyorum buraya hiç koymadım fotoğraflarımı henüz değil bir kaçını face'de paylaştım ama hocamızın dediği gibi fotoğrafçı kendi fotoğrafını beğenmezmiş bende öyleyim galiba bir çömez olarak.
ilk buluşmadan tanıştığımız insanlarla abla kardeş olduk. sarıldık öpüştük gayet samimi bir ortamdı. yıldız parkında takıldık oradan ortataköye geçtik oradada biraz çekim yaptıktan sonra evlerimize dağıldık.
hava muhteşemdi. kötü olur diye giydiğim parkalar ve botlar sayesinde baya sıcakladım ve oldukçada ağırlaştım bu yüzdende çok yoruldum ama deydi. yeni bakış açıları bulduk güzel olanıda bu....
ismail hoca dediki geçen buluşmada sizi uyarmıştım bu bağımlılık yapar diye görüyorum ki tanıdık yüzler var ve onlarda bağımlılık yapmaya başlamış.
bende daha tam zamanlı bir bağımlılık değil çünkü hava şartları izin verdiği sürece yapıyorum ama yazın tavan yapmak niyetindeyim.
birde şu kurs işini halledersem çok sevineceğim...
ha bu arada kredi kartlarım sayesinde en sonunda kendimi tutamadım ve ihtiyacım olan iki lensi aldım tamam biliyorum iyi yapmadım ama onları almam gerekiyordu. bundan sonra alacak bir şeyim kalmadı şimdi borçları bitireceğiz sonrada daha üst bir model makine için para toplayacağız bu işin ilk ayağı istediğiniz lensleri tamamlamak ikincisi ise zamanı geldiğinde ikinci bir makine....

2 Mart 2012 Cuma

hayatımın en boktan günlerini yaşıyorum. kendimden çok başkalarını düşünmemin bedelini ödüyorum. iyilik adına yaptığım küçük bir uyarının bedelini bana ödetmeye uğraşıyorlar..
ve sonuç yol ayrımına doğru gidiyor.
pazartesi mart'ın 5'i yani ben işe başlayalı tam tamına 15 yıl olacak o gün....
ben işe girdiğimde patronumun oğlu 1 yaşında bile değildi oysa şimdi 16 yaşında bir delikanlı ve şimdi bütün yaşananların, yaşanmışlıkların üstü kapatılmak isteniyor.
işe başladığımda bir ailenin parçası olma şansına sahip oldum. aralarındaki tek yabancıydım ama beni kendilerinden kabul ettiler. yeri geldi özel işleri ile uğraştım yeri geldi kendi işimin dışında her işi yaptım, yeri geldi bir erkek gibi mal taşıdım hizmet ettim. ama farkettim ki boşunaymış, söz konusu olan hakkını aramak olunca yaptığın herşeyin üzeri karalana biliyormuş.
hayatımın 15 yılını verdim. şimdi ise bunun bedeli olarak hakkettiğim şeyler elimden alınmaya çalışılıyor.
yediğim, içtiğim, aldığım, verdiğim her şeyin hesabı sorulur oldu. sanki hepsini kendi kazancımla değilde onların cebinden aldıklarım ile yapmışım gibi bir düşünce atıldı ortaya en azından yüzüme vurulmasada arkamdan konuşuluyor.
aldığım ev için bile binlerce düşünce geçti herkezin aklından oysa bu güne kadar yemek param ve onlar adına zaruri olarak yapmak zorunda bırakıldığım harcamalar haricinde tek bir kuruş almadım.
üzülüyorum yaa ben onların çocuklarına bile baktım. evlerinin alışverişini yaptım ama karşılığında ne aldım. ben minübüsle işe gidip gelirken benden sonra işe başlayan kızı evinden alıp evine bıraktılar, ben kar yağmur çamur demeden çalışırken onlar izin yaptılar, ben başkalarının açıklarını kapatırken onlar beni ezdirdiler şimdi mi bir zamanlar iş hayatlarını düzene koyan ben yok sayılıyorum. tıpkı bir gölge gibiyim. sanki dün işe başlamış ve sıradan bir çalışanmış gibi...
oysa bir kere saygısızlık etmedim. bir kere arkalarından iş çevirmedim. bir kere tavır yapmadım. kapris yapmadım. kızsam bile on dakika sonra unuttum. çünkü onlar benim abim ve patronumdular şimdi mi yıllar önce o benim kardeşim demişti biri o zamanlar kardeşi gibiydim oysa şimdi bir yabancıymışım farkediyorum geçte olsa...
şimdi sadece o aptal uyarının bedeli olarak önümüze bir kağıt konulacak ve ben bunca yıldır çalışmamın bedelinden vaz geçicem pardon vazgeçemeyeceğim onlara güveneceğim. ben bana güvenmeyen benim onlardan çaldığım mantığını güden insanlarla bir arada yaşıyorum.
söylediğim her sözü kırk sefer tartarak konuşuyorum, ağzımdan çıkan söz ne tarafa çekilecek diye düşünüyorum, aldığım bir elbisenin, ayakkabının hatta evin arkasından ne düşünecekler diye kafa yoruyorum. geçen gün patronuma para bozdum ama sonra bu kadar bozuk parası nerden var acabalar gelirmi akıllarına diye düşündüm.
söyleyin bana bu kadar paranoyakça şeyler yaşarken ben nasıl psikolojik olarak rahat olurum tekrar stresten hasta olmaktan korkuyorum.
konuşamıyorum çünkü dinlemiyorlar ama bu sefer herşeyi göze aldım. sonuçta bir güvencem var o işyerien tam 15 senemi verdim. ve kendimde çıksam tazminatımı alıcam.
bu akşam arkadaşım ile konuştum uzun uzun çok üzülüyorum. bu işin çıkmaza sürüklenmesini istemiyorum kardeşçe herşeyin hallolmasını tatlıya bağlanmasını istiyorum. kırmak kırılmak istemiyorum. üzgünüm yazmak istediklerimi bile tam olarak ifade edemiyorum buralara sürüklenmek istemedim.
ama konuşmama izin verilmedi ya da konuştum kulak ardı edildi.

27 Şubat 2012 Pazartesi

garip zamanlar

garip zamanlar geçiriyorum bu aralar, her gün yeni yeni olaylar, yeni davranışlar, alışılmış davranışlarda değişiklikler ne ararsanız var.
işyerinde arkadaşımızın ayrılması ile başlayan süreç garip bir yola girdi. her gün yeni yeni olaylar ile karşı karşıya kalmaya başladık.
hakkımızda hayırlısı tabii. bu arada hafta sonu geliyor ve 2. etkinliğe çok az kaldı, lakin hava şartları beni korkutuyor. bir aksilik olmasa bari...
kahvaltıya baya talep olacak anlaşılan lakin kesin kişi sayısını bilmediğimizden mekana rezervasyon yaptıramıyoruz. bir taraftan fazla katılımcı olsun diyorum, bir taraftan çok gelen olursa yer kalmaz diye korkuyorum. kimseyi ortada bırakamayacağımıza göre bakalım neler olacak.

21 Şubat 2012 Salı

organizasyon içinde organizasyon

efem profesyonel fotoğrafçılık 2. etkinliğini 4 mart'ta yıldız parkında yapıyor.
tabii bizde allah'tan bir şey gelmezse başımıza orada olucaz.
gene eğlenceli, samimi, hoş sohbet bir gün geçiricez.
gene konuklarımız olacakmış.
tabii ben, kardeşim ve bir arkadaşımız yeni bir organizasyona el attık. etkinlik 12'de bari dedik o kadar yol gidecez güzelde bir kahvaltı yapalım. sabah 10'da kahvaltı için planlar yaptık.
eh kimse gelmezse sadece biz olucaz ama olsun...
zaten kafamda kardeşimle kahvaltı vardı şimdi gelen bütün arkadaşlarıda dahil edeceğimiz büyük bir kahvaltı olacak....

20 Şubat 2012 Pazartesi

berbat durumdayım sırtım ağrıyor.
aslında her tarafım ağrıyor. acayip yorgunum ama buna rağmen eve iş getirmek zorunda kaldım.
zaten patronumada dedim benden bu gün bir rapor istedi valla bekleyeceksiniz dedim.
elimdeki bir kaç işi bitirmeden yapamayacağımı söyledim.
şimdi yazmayı bırakıp işe başlamam lazım hadi bay...

17 Şubat 2012 Cuma

oldukça yoğun geçiyor günler...
maalesef bazı işleri yetiştiremiyorum.
dolayısı ile sanırım pazar günü evde de çalışmak zorunda kalıcam...
envanteri bitirmem gerekiyor, sonra hesap kontrolleri var ve en son da yeni yapılan internet sitesine fotoğraf ekleyip gerekli bilgileri dolduracağım..
tabii bu tantananın tamamı ne zaman bitecek bilemiyorum.
dün bir müşterime dediğim gibi paslanmışız biraz açılmam lazım işler çok yoğun değil ama bütün gün farklı şeylere fırsat olmuyor.
bir anca şu işleri bitirmem lazım işler bir yoğunlaşırsa hayatta bitmez işler....

14 Şubat 2012 Salı

sevgililer gününe dair...

sevgilisi olanın olmayanın,
olup da yok gibi olanın,
yok da var gibi olanın,
olmayıp çok isteyenin,
oluyor da ne oluyor diyenin
olduğu için çok mutlu olanın,
olmadığı için çok mutlu olanın,
0nsuz olamayanın,
onunla hiç mutlu olamayanın,
her şeye rağmen yüreğinde her daim aşk'a yer olanın,
yani hepimizin sevgililer günü kutlu olsun.

bu yazı bana bir arkadaşımdan geldi, kendisimi yazdı yoksa alıntı mı yaptı bilemiyorum ama bence günü çok güzel özetlemiş.
bu gün sevgililer günü, bu gün benim için sevgilisiz geçen sevgililer günlerinden biri....
yalnızlık duygusu, özlem diz boyuydu belki ama sonra düşündüm azı ile yetinemem, olacaksa dibine kadar olmalı...
gerçekten aşk olmayacaksa her 14 şubat'lar yalnızlık ile kurban verilmeli aşka....
geçen gün düşündüm aşk nasıl olmalıdır diye...
içimi titretmeyecekse her bakışı, kızarmamı sağlamayacaksa her gülüşü, yakmayacaksa beni her dokunduğunda, nefesimi kesmeyecekse varlığı, kalbimi tekletmeyecekse her öpücüğü, benimle her seviştiğinde cennetin kapılarını açamayacaksa bana, ömrünün sonuna kadar her sabah benimle doğmayacaksa, her gece aynı yatakta koyun koyuna uyumayacaksam, bedeni ve ruhu benle can bulmayacaksa ben neyleyeyim aşkı...
işte ben bu tutku ile arıyorum aşkı. ben onsuz nasıl nefes alamayacaksam oda bensiz nefes almasın istiyorum. bundan daha azına da razı olamam....
bir arkadaşım yıllar önce defterime şunu yazmıştı. manidar'dır benim için

öyle birini sev ki sen öldüğünde o hiç yaşamasın demişti...

işte ben böyle bir aşk arıyorum biraz bencillik ediyorum belki ama ne o bensiz, ne ben onsuz yaşamayayım. ama bu saatten sonra mümkün olurmu bilmiyorum. umut ile yaşıyorum her saniyemi, umut ile yaşıyorum her günümü, belki bir gün bulurum diye yaşıyorum onu....

12 Şubat 2012 Pazar

bu gün arkadaşımın doğum günü vardı. o 30 oldu bense bir ay sonra 34 olacağım hal böyle olunca bir çok genç arkadaşımın aksine o seneleri daha net hatırlıyorum. trt'nin tek kanal olduğu zamanları, o zaman izlediğimiz dizileri, filmleri ve elbette spor müsabakalarını....


olimpiyatlar, avrupa şampiyonaları, artistik buz ptinaj şampiyonaları...


allahım ne günlerdi o günler, oldukçada güzel günlerdi. merakla beklerdik olimpiyatları, her tür müsabakayı izlerdik. buz pateni ve jimnastik ise benim en çok sevdiğim dallardı. bu dalların efsaneleri vardı benim için onlar bizim ülkemizde o zamanlar temsilcisi olmayan bu spor dallarının ilahlarıydılar. bütün türkiye ekranlarının başında onları izler sundukları gösteriler hakkında yorumlar yapardık. ah dedimya ne günlerdi o günler...


kimlerden mi bahsediyorum. jimnastiğin altın kızı nadia comaneci ve buz pateninin kraliçesi katarine witt.


















nadia elena comaneci 12 kasım 1961 doğumlu rumen jimnastikçi. 5 olimpiyat altını, 3 gümüşü ve 1 bronz madalyası vardır. 1976 olimpiyatlarında tüm jüriden 10 üzerinden 10 tam puan alan ilk ve tek sporcudur. kendisi aldığı puanları gösteren elektronik tahtada 1.00 olarak aldığı puanı görünce ben ne yaptım diye arkadaşlarına dert yanmıştır. çünkü kendisi 1 puan aldığını düşünmüş sonra kendisine durum açıklanmış organizatörler 10 tam puan kimsenin alabileceğini düşünmedikleri için 10 tam puanı bu şekilde yazdıklarını söylemişler. kendisi jimnastiğin gelişmesinde ve popülerleştirilmesinde büyük katkıları olan bir sporcudur.


comaneci ve arkadaşı oyun bahçesinde bela karolyi tarafından keşfedilmiştir. zamanında kominizimle yönetilen bir ülkede, devlet kontrolünde çok büyük sıkıntılar içerisinde sıyrılarak bir efsane olmuştu. daha sonra kominizimden kurtulmak için amerikaya kaçmış ve halen orada yaşamını sürdürmektedir.


yaşım kurtarmadığından ben maalesef 1976 olimpiyatları izleyemedim. ama 1984 yılında nadia adlı hayatını anlatan bir film sayesinde onu tanıdım. şimdilerde ise internetin nimetleri sayesinde o müthiş performansını dünmüş gibi izleyebiliyorum. hatta filminden küçük bir bölüm bile aklımda umarım yalnış hatırlamıyorumdur. eğer yalnışsam şimdiden özür dilerim.


nadia bir kaza sonucu sanırım bir erkek meselesiydi, elini sakatlıyor. takımının şampiyon olması için koçuna kaç puan lazım diye soruyor ve 10 tam puan cevabını alınca o sakat elle muhteşem bir performans sergiliyor ve efsanevi 10 puanı alıyor. bu gerçek mi yoksa film için yapılan bir senaryomu bilemiyorum ama o filmden aklımda kalan tek sahne buydu....

























katarina witt


15-12-2-4-6 katarına witt hayatında önemli bir yeri olan bu rakamlar nedir derseniz?bu rakamlar onun spor hayatına ait rakamlardır. 15 kez şeref kürsüsüne çıktı. 12 kez önemli yarışmalarda birinci oldu.2 kez olimpiyatlarda altın madalya kazandı.(1984-1988) 4 kez dünya şampiyonu oldu. (1984-1985-1987-1988) 6 kez avrupa şampiyonu oldu. (1983-1984-1985-1986-1987-1988)


o muhteşem gülüşü ile buz pistine çıktığı an kendine aşık ediyordu seyredeni, defalarca bıkmadan usanmadan izledim onu her dönüşünü, her zıplayışını...


ayak bileğini sakatladıktan sonra daha çok artistik kısmına eğilmesine rağmen gösterilerinin her birinde müthiş duygular yaşatırdı bize. oda tıpkı nadia gibi kominist bir ülke olan doğu almanyadan geldi. 1965 doğumlu sporcu ilk birinciliğini aldığında 19 yaşındaydı. halen kendi alanında sayılı duayenlerden biridir ve cesur tarzı ile hatırlıyorum onu ve o kocaman gülümsemesi ile...


ah diyorumya ne günlerdi o günler şimdi çok fazla televizyon kanalı olduğundanmıdır, yok sa izlenecek daha iyi bir şeyler olduğundanmıdır, ya da eskisi gibi sporcular yetişmediğinden midir? artık müsabakaların sadece açılış ve kapanış törenleri izleniyor. katılan sporcular arasında pek tanınan büyük isimler yok artık. sanırım babamın müzik için dediği bir söz var. ne varsa eskilerde var der, spor içinde öyle galiba....

14 şubat öksüz kaldı.

kendimde bir şeyler yazmak istedim.
defalarca muhteşem sesi ile dinledim. defalarca onunla beraber parçalarını seslendirdim.
ı will always love you (seni daima seveceğim) hayatıma girdiğinde tıpkı bir çok insanın ki gibi benim de düğünümde çalınacak dans parçaları listeme eklendi.
bir hayalim vardı. düğünümün hep çırağan sarayında yapılmasını isterdim. bilen bilir muhteşem merdivenleri vardır. o merdivenlerden ı will always love you ile inmek benim hayalimdi. geçmişte kaldı ne ben evlenecek biri buldum, ne de orada düğün yaptım. şimdi mp3 player'ımda seslendirdiğin bir kaç parça var. hepsi bodyguard'ın soundtrack'ı...
bodyguard'ı hala her fırsat bulduğumda seyrederim. ama artık yoksun whitney...
artık ı will always love you'yu kimse senden dinleyemeyecek evet başkaları söyleyecek ama senin ki gibi olmayacak. artık 14 şubatlar ve bu şarkıyı sevdiği ile paylaşan herkes öksüz kaldı.
hayatımıza girdin bir heyecan yarattın ve sessiz sedasız gittin.
birbirinden güzel parçalar dinledik senden, ve seni onları dinlerken her fırsatta anacağız ama bir daha seni canlı olarak dinleyemeyeceğiz.
teşekkürler whitney bana bir hayal verdiğin için...

I will always love you whitney seni unutmayacım

ertuğrul özkök'ün affına sığınarak bu günkü yazısını alıntı yaptım. o kadar güzel yazmış ki whitney'i ben bu yazının binde birini bile beceremezdim. ellerinize sağlık



Whitney Houston’un ölüm haberini
okuyunca, elbette yarını bekleyemedim.
Bir otel odasında öldü.
Tıpkı Chet Baker gibi öldü.
Cesare Pavese gibi.
Hüzünlü…Yorgun, umutsuz…
Tek başına.
Arkasında bir şiir bırakarak
öldü:
“Herkese bir bakışı var
ölümün,

Ölüm gelecek ve senin gözlerine bakacak,

Bir ayıba son verir gibi olacak..”

Yıllarca önce Uzay Heparı öldüğünde “Bütün müzisyenler cennete gitmeli”
diye yazan ben; sırf bir kağıdın üzerinde ölümsüzleşeceğim diye,
böylesine demode bir egoizmle, artık asırlar kadar tarihe giden bir yarını bekleyebilir miydim?.
Hele hele o kadın, kendi cenaze
müziğini yıllar önce yazmış, artık
herkesin mezarının başında yakılacak ağıta çeviren kadınsa…
“I will always love you” şarkısıyla Mozart’ın resmi ölüm marşına, halk
çocuklarının, sokak çocuklarının gayrı resmi, illegal ağıtını ikame etmişse…
Hangi ben; hangi birimiz; hangi
taze bir mezar yarını bekleyebilir ki…


Son yıllarda milyonlarca insan,
sevdiklerinin arkasından hep bu şarkıyı söyledi:
“I will always love you…” “Seni hep
seveceğim…”
O şarkı, milyonlarca mezarın
başına hüzünlü bir çiçek gibi kondu. O şarkıyla, sevdiklerimize ağıt yaktık, onu
hep seveceğimize, hiç unutmayacağımıza and içtik.
Bir yatakta , tek başımıza,
uykusuz, uykusu kaçırılmış bir gecede; Binlerce kilometre uzakta yatan bir
sevdiğimizi o şarkıyla hatırladık.
Kendi cenaze şarkısını söyleyen
kadındı o. Hepimize, arkamızdan söylenecek en olağanaüstü şarkıyı bırakan
kadındı.
Hepimizi, bir gün mutlaka gelecek
olan bir mukadderatın sahnesinde kostümlü provaya davet etmişti. Kendi ölüm
şarkımızı, kendi kendimizin ağıtını dinletmişti bize.
O şarkıyı, dünyanın bir ucundan
ötekine yayılan en samimi Fatiha’yı çevirmişti.


Mutsuzdu..hüzünlüydü…Bu dünyada
ne o aradığını bulabilmiş, ne de bu dünya ona aradığını vermişti. .Gözü sanki
öteki dünyadaydı..Hep oradaydı..
Özlüyordu sanki taze bir mezarı..
Sanki birileri bir an önce o
harika şarkıyı kendi arkasından söylesin diye acelesi vardı.
O yüzden 48 yaşında öldü.


Oysa bu dünyaya dans etmek için
gelmişti.
Bütün hayatı boyunca, “I wanna dance with somebody” diye
haykırmıştı.
Ama her defasında arkasına o umutsuz takıyı ekleme ihtiyacı
duymuştu:
“Who loves me..”
“Birisiyle dans etmek istiyorum. Ama beni
seven birisiyle…”
Bulamadı.. Kabahatlı o değildi.
Gerçekten sevecek biri ona rastlayamamıştı..Kabahtlı hep bekleyen değil, hiç
gelmeyendi.
Onun karşısına çıkmayan,
çıkamayan korkak erkekti.


O erkek randevuya gelmeyince,
kokain geldi.
Marihuana geldi.
Issız hüzünlü, tek kişilik otel
odaları geldi.
Ve 48 yaşında ölüm geldi…


O bize, sevdiklerimizin
arkasından sonsuza kadar söyleyebileceğimiz olağanüstü bir şarkı bıraktı.
Ben de onun mezarına Necip Fazıl’ın şu dizelerini
bırakıyorum:
“Ağlayın, aşinasız, sessiz, can
verenlere

Otel odalarında, otel odalarında…”

10 Şubat 2012 Cuma

ben kurtuldum diye sevinirken, gene döndük dolaştık geldik kürkçü dükkanına...
arnavutköy'deki şubeden tekrar merkeze dönüyorum. merkez'de benim yerime çalışan arkadaş bugün işten ayrıldı. sonuç saat 18'de gelen telefon ile tekrar merkeze geçeceğim bildirildi. kısıtlı zamanda iki koliye elime ne geldiyse doldurdum. yarın akşam gelecek koliler sonra ayırıp ayırıp yapacam işlerimi.
iyimi oldu kötümü bilmiyorum. alışmak zaman alacak. diğer taraftan orayı öylece bırakmak zor geldi. düzeltilmesi gereken yapılması gereken şeyler vardı. herşey yarım yamalak bırakıldı.
bu arada bana zararı olurmu bu değişimin bilemiyorum. bütün gün net'te cirit atıyordum. face'e, forumlara giriyor, e book okuyor, dizi seğrediyordum. bakalım şimdi yapabilecekmiyim. zor olacak sanırım şimdi akşamları takılmak zorunda kalacağım gibi gözüküyor. hadi hayırlısı....

7 Şubat 2012 Salı

projeler projeler projeler

dün'den bu yana iki proje üzerinde çalışıyorum. birincisi beni ve kardeşimi ilgilendiriyor. ikincisi üyesi olduğumuz profesyonel fotoğrafçılık ekibini.

dün kü yazımda dediğim gibi pazar günü etkinliğe gitmişken makine parçalarını aldığımız firmaya uğrayıp bir kaç objektif sorduk. bize ilk etapta epey işimizi görecek şekilde lazım olanlar bir telezoom, bir geniş açı ve bir makro objektif. şunlarada lens yerine objektif demek zor geliyorya neyse. bu grubun tamamını orjinal canon alırsam kredi kartına taksitli olarak 5000 tl civarı bir para tutuyor. bende düşündüm bu olasılığı a planı olarak kenara koydum. bir b planı yaptım banka ile görüşüp uygun şartlarda ihtiyaç kredisi alıp bunu ödeyebileceğim şekilde vadelere bölmek. ama tabii bu seçeneği yerine getirmek için önemli iki faktör var. 1'si nakit alma durumunda bu fiyatlardan ne kadar indirim alacağımız ki sirkecide çalışan bir arkadaş var gerekirse ona fiyat soracağız ve 2.si ihtiyaç kredisinin vade farkı ve ekstra masrafları tutarı kredi kartına yapılan taksitten daha uygun mu gelecek. birde c planı varki oda orjinal canon lensler almak yerine admin sadık'a danışıp hem iyi hem uygun fiyata lensler almak. ama bunun içinde hem a hem de b planı gerekli olabilecek durumlar. çünkü bu objektifler özellikleri itibari ile makinelerden bile pahalı olabiliyor ki standart haricinde özellikleri olanlar öyle..

gelelim 2. projeye; fotoğrafçılık ile ilgili yaptığımız her şeyi kardeşim ile yapıyorum biliyorsunuz. dün sadık ile yeni bir etkinlik için görüşmüşler. sempozyum gibi bir şey yapmak istiyorlarmış. mekan arıyorlarmış. kardeşim'de bu konuda yardımcı olabileceğini söylemiş. şöyle bir yardım söz konusu belediyemizin bir kültür salonu var. bunu yapılacak organizasyonlara bedava olarak veriyorlar. bu gün onlarla görüşme yapacak sonrada durumu netleştireceğiz. eğer tüm bu işi ayarlayabilirsek ve organizasyonu gerçekleştirirsek kardeşim ve bana müthiş faydası olacak şöyleki hem sadık ve diğer hocaların yakın çevresine girmiş olucaz ki samimiyet artacak, ustalık çıraklık aşamasında bize bir faydası olur diye düşünüyoruz. hemde yeni bir sürü arkadaşı davet ederek geçen pazar gün'kü organizasyondan daha fazla kişi ile tanışacağız....

umarım her iki projemizde gerçekleşir...

6 Şubat 2012 Pazartesi

hafta sonu etkinlikleri bölüm bilmem kaç

bu hafta sonu iki ayrı etkinlik yaptım.
ilki cumartesi akşamı gittiğim karanlıklar ülkesi uyanış filmiydi. serinin ucundanda olsa bir takipçisi ve tam bir vampir filmi sevdalısı olarak selene tekrar görmek güzel oldu. ayrıca sevgili vampirimiz anne oldu ki, eve babasına yani mıchael'a benziyor. onun gibi güçleri var,sinirlenince mavi oluyor. mıchael filmin bir başında bir sonunda vardı. ama sanırım bir devam bölümü daha olacak ki o vakit bütün aileyi bir arada görme şansımız olacak ve selene ile ailesi insanları yeni tür kurtlardan korumak amacı ile savaşacaklar.
film üç boyutlu idi ama ancak bir kaç sahnede bu hissi verebildi. keyifli,güzeldi ama kısaydı daha uzun olmasını isterdim.
ikinci etkinlik ki bu yazının ana konusu o ; facebook'ta takipçisi olduğum profesyonel fotoğrafçılığın düzenlemiş bulunduğu etkinlikti. bu etkinlikte sadece adminlerimiz sadık ve serhat'ın yanısıra yusuf kadri şirinkan ve nevzat yıldırım, türkbey türkali ve yüksel türkali ile tanışıp onların engin tecrübelerinden faydalandık. gezimiz mısır çarşısının önünden başladı. hocalarımızı beklerken adminlerimiz ve üyelerimizin diğerleri ile tanıştık. güzel güzel sohbetler ettik. fikir ve düşüncelerimizi paylaştık. makinelerimizi karşılaştırdık.
sadık her ne kadar bir 50 d kullanıcısı olsada bu aralar fotoğraf makinesi yerine samsung'un test etmesi amacı ile verdiği bir telefonu kullanıyor fotoğraf çekmek için, ihanet'tir bu dedim. ama çok güzel dedi.
daha sonra hocalarımızın katılımı ile beraber gülhane parkına gittik. orada kısa bir görüşme bir kaç topluluk fotoğrafının ardından çay içtik. günün makarası burada koptu orada seyyar fotoğrafçı bir amca kalabalığı görünce koşarak geldi. fotoğraflarımızı çekmek istedi. bizde kopardık kahkahaları, sonra makineleri görünce siz bu gün beni ekmeğimden etmeye gelmişsiniz diye söylenerek gitti. sohbete devam ettik. hocalarımıza sorular yönelttik onların fikirlerini ve düşüncelerini aldık. keyifli ve sıcak bir ortamda bizi öğretileri ile yönlendirdiler, fotoğraflar çektik. daha sonra oradan ayafosyanın arkasına geçtik. orada sadık bize bir kaç ufak tefek ders verdi. onun desteği ile harika minare fotoğrafları çektik. sağolsun hemen hemen hepimizin makinesi ile oda çekim yapıp bize hatıra bıraktı. sonra oradan sultanahmet meydanına geçtik. sultanahmetin gün batarken harika siluet fotoğraflarını çektik. simit yedik.
sadık'tan sanat için fedakarlık yapmasını istedik ama yapmadı. en son gene fonda sultanahmet olmak kaydı ile harika fotoğraflar çektik. muhteşem güzel bir havada, hocalarla birlikte 130 yeni insan tanıyarak harika bir gün geçirdik. güldük eğlendik. sıcak samimi bir ortamda uzun zamandır yürümediğim uzun bir yolu yürüyerek geçirmeme rağmen bir gıdım bile yorulmadan harika fotoğraflar çektik. sadık'a dediğim gibi biz çırağın çırağıyız. ama yusuf kadri hocamızın dediği gibi 'her fırsatta fotoğraf çekerseniz '2 yılda biraz da yetenekli iseniz benim gibi fotoğraflar çekersiniz dedi sadık...
o harika fotoğraflar çekiyor, işi gereği türkiyenin hatta dünyanın bir çok yerini geziyor. son 8 yıldır kazancını bundan sağlayarak keyif aldığı işi yapıyor.
ben de bir amatör olarak keyif alıyorum. ama ustalarımız gibi fotoğraflar çekmeyi gerçekten çok arzu ediyorum.
doğru ekipman şart tabii. hazır eminönüne gitmişken bir kaç lens bakalım dedik. geniş açı bir lens'e ihtiyacımız var ama 1900 tl gibi bir fiyatı mevcut olduğundan şimdiden daha nasıl alırız diye hesaplar yapmaya başladık. uff uff amatör fotoğraf yarışmalarına flan katılsakmı diye düşünüyorum. yoksa ihtiyaç kredisi çekip daha makul ve mantıklı bir şekildemi ödesek bakacaz artık bir çaresine şu anda bir geniş açı lense ve bir makroya iktiyacım var sonra bir kaç tane daha olacak ama şimdilik bunlar fazlası ile işimi görür.

3 Şubat 2012 Cuma

kar

basının beyaz ejder adını verdiği kar yağışı bir haftalık zaman diliminin sonunda sanırım bitti.
beyaz ejder deselerde bence kar yağışını ejderhaya benzetmek biraz ilginç bir yaklaşım bence onlar beyaz neşe, sevinç, sevgi... çünkü onları görüpte mutluluk duymayacak insan sayısı azdır. kar allahın bize gönderdiği en güzel oyuncak....
ha bu aradada kar'ın kötü tarafıda çilesi tabii. bir hafta boyunca soğuk ile mücadele ettik. arabaları çıkaramadığımız için minübüslerle gittik geldik. erken kalk iki saat yol gel akşam gene aynı eziyeti çek. hatta çarşamba günü 3 saat'te ancak yolun 3 te birini gel sonra'da geri dönmeye uğraş acayip kötü geçti.
ama tüm aksiliklere rağmen kar nimetti, candı, sevgiydi.

28 Ocak 2012 Cumartesi

küçük bir çocukken her şey basittir, kolaydır.
öyle uzun uzun düşünülecek problemleriniz, sorunlarınız yoktur. en büyük sorununuz ebeveyninizden çikolata parası istemektir. sizden bir çok şey saklanır. çoğu zaman kavgalar gürültüler duyurulmaz. duysanızda ebeveyniniz üstünü kapatır.
birde her şeyi toz pembe gördüğünüz zamanlardır çocukluğunuz. annenizin, babanızın yada diğer akrabalarınızın kötü taraflarını görmezsiniz. size gösterilen şevkati, sevgiyi alır karşınızdakinin kusrunu görmezden gelir hatta görmezsiniz.
ama işler büyümeye başlayınca değişir. anneniz ve babanız başta olmak üzere bir çok tanıdığınızın aslında düşündüğünüz gibi olmadığını anlamaya başlarsınız. gördükleriniz sizi üzer, kırar, kızdırır hatta vay be ne salakmışım dersiniz.
ama en önemlisi o kişiyle ilgili hayal kırıklıklarına sahip olursunuz. sevginiz azalmaya başlar. kendinizi yavaş yavaş ondan soyutlarsınız. söylediği sözlerin ardında başka davranışlar arar, kendinizce her davranışını yorumlarsınız. bir da hata yapmamak adına kendi davranışlarınızı kontrollü tutmaya çalışırsınız ki sonrada farklı bir durumla karşılaşmayasınız.
işte ben böyle zamanlarda keşke çocuk olarak kalabilseydim derim. çünkü yıllarca çok sevdiğim insanların beni böyle hayal kırıklığına uğratması beni çok ama çok üzüyor.

27 Ocak 2012 Cuma

amma hava seçmişim fotoğraf çekmek için.


kar kıyamet gırla ama saatte 50 km hızla esen bir rüzgar ve tipi muhteşem oldu doğrusu. işyerime 15 dakikalık bir mesafede göl var. yazları çok güzel olurmuş bizde dedik fırsat bu fırsat oraya gidelim fotoğraf çekmeye ama nerde. arabadan bile inemedim. indim bütün mercekler, makine kar oldu. kendimi saymıyorum bile dondum, saçım başım dağıldı, kar içinde kaldım.


neyse en sonunda arabanın içinden pencereleri açarak bir kaç çekim yaptım ama ne doğru düzgün ayar yapma olanağım oldu ne de doğru düzgün pozlama... akşam bilgisayarda bakıp konuyu derinden inceleyeceğim ve facebook'a koyacağım ki tepkiler ne olacak merak ediyorum.


rüzgar olmayaydıda güneş olaydı nasıl güzel olacaktı ama kısmet değilmiş başka kar yapışlarına inşallah...


26 Ocak 2012 Perşembe

depserif halim kısmen geçti. biraz çayın etkisi, biraz psikolojik destek sayesinde her şey yoluna girdi. şimdi iyiyim şu haftayı bir atlatayım başka bir şey istemem...
yarınla ilgili kar yağması durumunda bazı planlarım var. eğer güzel bir kar yağarsa bu gece yarın fotoğraf makinemi iş yerime götüreceğim ve çekim yapacağım....
gene depresif bir günümdeyim. sırf biraz rahatlamak ve pozitif olabilmek adına kahvaltı yerine papatya çayı içiyorum. yemek yemek, nefes almak gelmiyor içimden, hava çok kötü. bu hafta berbat geçiyor. benim için nefretlik oldu. daha da kötü olacak gibi çünkü boğazım kaşınıyor ve hafiften acıyor ki bu her an faranjit olacağıma dair bir işaret hasta olmak istemiyorum...
bu hafta satış yoktu ama masraf diz boyu nasıl altından kalkacam bilemiyorum. araba tamiri, elektrik faturası, benzin, günlük masraflar be giren para yok....
nefret ettim bu haftadan ve nasıl toparlayacağım hiç bir fikrim yokkk

24 Ocak 2012 Salı

hayırlısı ile ilk doğum gününü atlattık. biraz olaylı oldu ama olsun. trendyoldanda istemediğim paket geldi. şubatta doğum günü olan arkadaşa gideceği kesinleşti. yanına bir bornoz alıcam olay bitecek. chakradan bir tane beğendim ama bakacak şansım olmadı.
bu hafta sonu olmazsa bile gelecek hafta sonu yada hafta arası gidip almam gerekiyor.
ha bu arada kendimede hediyeler aldım. mesela 5-6 yıldır taktığım altın bilekliğimi değiştirdim. altınbaştan oldukça fahiş bir fiyata aldığım yüzüğümüde değiştirdim. taşlarının sürekli düşmesi sinirimi bozmaya başlamıştı. gerçi verdiğim paranın yanında bedavaya gitti ama olsun. yeni yüzüğümü cumartesi bir aksilik olmaz ise alacağım. eee şişman olunca kocaman tombik ellerinde oluyor ve özel yaptırmak zorunda kalıyorsun bazı şeyleri....
bu ayıda atlattım mı zaten borçlarım azalmaya başlayacak ve kenara para koymaya başlayacağım....