Pages

29 Temmuz 2011 Cuma

Isle of Skye - Impressions -Dunvegan Castle- Flora MacDonald



ve işte muhteşem mimariye sahip dunvegan castel'ın içi... beni öldüğümde buraya gömebilecek bir babayiğit varsa sonsuza kadar kendisine duacı olurum.

ve ilgilenen olursa tüm bu mekanı görmek isteyeniniz olursa diye dunvegan castle'ın resmi web sitesi bu tarihi yapıt şu anda hotel olarak hizmet vermektedir.

www.dunvegancastle.com

Scotland. Dunvegan Castle.



insan can sıkıntısından neler yapacağını şaşırıyor.
gene iskoçya damarım tuttu. çok sevdiğim kuzey iskoçyadan skye adasından dunvegan casteldan size görüntüler getirdim.
umarım benim kadar seversiniz
bu dunvegan castel'ın dışı bir sonraki başlıktada içini görecekseniz

28 Temmuz 2011 Perşembe

kafayı kanvas tablolarla yemek üzereyim
neden mi ?
evin eşya işini bitirdim süslemesi kaldı dedimya işte o yüzden
ucuz fiyat veren sitelerde istediklerim yok, diğerlerindede fiyatlar çok yüksek...
canvasları seviyorum onların o canlı halleri çok hoşuma gidiyor ama delirmek üzereyim nerdeyse evin her yerine asılacak resimler için bir mobilya parası harcamam gerekecek bunada uyuz oluyorum
ve tabii anneme yalan söylemek zorunda kalacağım bu beni daha da deli ediyor
kadına nasıl derim bir resme 100 tl verdim diye öldürür beni ama ne yapayım olsun bitsin istiyorum....

27 Temmuz 2011 Çarşamba

bir garip ben

cem yılmaz bir parodisinde reankasnasyona inananları tiye almıştı ama ben bazen kendimden şüphelenmiyor değilim.
düşünüyorum yaşadığım yere, aileme, arkadaşlarıma göre farklı zevklere sahibim
daha öncede karaladıydım böyle saçmalıklar ama şimdi nereden geldi aklıma derseniz bilmem bu ara fazlaca cem yılmaz takıldım ondandır.
dur araya gireyim hemen, geçen gün can sıkıntısından cem yılmaz'ın borusan senfoni ile verdiği konseri seğrettim. kelimenin tam manası ile bir klasik müzik ziyafeti olsada ki orada olup canlı izlemek için ölebilirdim. parodileri beni kopardı. hayatınızda kaç tane adam tanıyorsunuz klasik müzik dinlerken sizi güldürebilecek hatta bu konuda yaptığı espiriler ile bakış açınızı değiştirecek cem yılmaz acayip biri ve gerçekten çok başarılı bir performanstı. ha bu arada elinde dabruka ile burs isteyen elemanda öldürdü beni.
parçalar süperdi. yalnış hatırlamıyorsam mozart'ın 25. senfonisini bir dabruka grubu ile çaldılar ki son derece başarılıydırlar.
klasik müzik, resim, heykel, kaliteli ve pahalı mekanları seven ben bir tek kıyafetler konusunda anlaşamıyorum kendim ile ama onun dışında param yettiğince pahalı zevklerim var. işte bu yüzden daha önce bir yaşantım varmıydı diye merak ediyorum ara ara.
bu aralar her gün magnum yiyoruz sürekli tekne yarışmasına katılıyoruz. karar verdim eğerki kazanırsam tekneyi satıp işten çıkıp hayatın tadına bakıcam tabii şimdilik bir hayal....
yazının başı ile sonu bir alaka içersinde olmadı kusura bakmayın bir elimde magnum karadut böğürtlen varken yazmakta epey zor şimdide gidip yarışmaya katılmam lazım sonra görüşürüz.

22 Temmuz 2011 Cuma

öylesine

profilimde yazdıklarıma takıldı gözüm
belirli bir cümleye
ailem vazgeçilmezimdir demişim
bu kelimeyi okuyunca düşündüm yalan söylemişim diye geçirdim içimden
hayır yalanda değil ama canımın acısı ailemin tamamından olmasada bir kısmından yani babamdan vazgeçirmiş beni
sabah sabah gene kusucam içimdekileri size, kötü olanları saklamak istemiyorum
bazen ben mi kötüyüm diye düşünüyorum bilmiyorum asla da bilmeyeceğim
ama farkettim ki buraya yazmaya başladığım noktadan bu ana kadar bir çok kez yalan söylemişim
yok yalan söylemek değilde sözünde duramamak demek daha doğru olur
mesela buraya yazmaya başladığımda kilo verme maceramı yazacaktım ama beceremedim, sonra ailemi seviyorum dedim ama babamın canımı yaktığı her saniyeyi ve ondan vazgeçişimi anlattım,
yapmak istediklerimi yazdım, çoğunu yapamadım..
liste böyle uzayıp gidiyor
son zamanlarda farkettiğim başka bir şeyde sağlık sorunlarımı hep göz ardı ettiğim malum regli sorunum hala devam ediyor ve ben hala adam gibi bir doktor bulamadığım için bu konuda tamamen sermiş bulunuyorum kendimi, sanırım regli olmamak bunu akıldan çıkarmak çok güzel geliyor ama diğer taraftan yarın öbürgün daha büyük sorunlar yaşayacağımı düşünemiyorum.
diğer taraftan beynimle ilgili bir sorunum var kekelemeye başladım, bazen kelimeleri doğru kuramıyorum, algıda sıkıntım var ama tüm bunları buradan itiraf edebiliyorum sadece doktora gitmek konusu bana neden bu kadar itici geliyor bilemiyorum
duyma sorunumda oluşmaya başladı ama onun sebebi sanırım çok fazla kulaklık kullanmaktan hem mp3 dinlemeyi seviyorum hemde işyerinde bir şeyleri izlerken sürekli kulaklık takıyorum normalde kulaklarım sürekli temizken bu aralar aşırı kirleniyor
biliyorum sizi duyar gibiyim bu kadar sorunum varken neden doktora gitmiyorum inanın fırsat bulamıyorum belki oda değil aman bilmiyorum işte yapamıyorum bir türlü...
kısacası kendime verdiğim sözleri pek tutamıyorum....

18 Temmuz 2011 Pazartesi

mis gibi çörek kokusu

bu sabah iş yerine gelirken bir fırının önünden geçtik. her sabah geçiyoruz aslında ama bu sabah aldığım koku beni anılara geçmişe götürdü.
rahmetli anneannemle yaptığımız çöğrekler geldi aklıma. köyde bulunan evimizin alt katında derme çatma eski koca bir toprak fırının olduğu bir mutfağımız var. yıkık dökükte olsa halen duruyor. çocukluğum köydeki günlerimin ilk uyanış saatleri hep orada geçerdi. anneannem alışkanlıktan erkenden kalkar mutfağa gider kahvaltılık yapardı bazende orada uyurdu çünkü evin en serin yeri orasıydı. benda uyandımmı hemen onun yanına giderdim onunla uyur yada kahvaltı hazırlardık.
kimi zamanda özel günlerde köyde adettir. çörek pişirilik. işte bu sabah o mis gibi çöreklerin kokusu tadı geldi aklıma.
rahmetli'nin kocaman bir hamur teknesi vardı. tepeleme hamur karılır sonra küçük küçük parçalara ayrılır ve ocakta kızgın tavada pişirilirdi. annemde arada evde yapar ama ne bileyim hiç onun tadı kokusu gibi olmaz...
küçük hamurlar yağın içine girince büyür ve altın sarısında kırmızıya kadar farklı bir renk yolculuğuna başlar, en sonundada annenemin kocaman hamur şişi ile tavada toplanır konu komşuya dağıtılır gerisinide özellikle ben taze köy peyniri ile mideme indirirdim.
zaten ilk çıkan tavadan sıcacık alıp yemezsem olmazdı. ellerim, ağzım yanardı ama genede vazgeçmezdim...
hey gidi günler...
o ev o eski anılarla dolu güzel ev bakımsızlıktan yıkılıyor. 6 kardeş bir türlü ortak bir noktada buluşamadıkları için doğdukları büyüdükleri ev her gün biraz daha yok oluyor.
oradan bana kalan tek şey daha öncede yazdığım gibi bakır eski bir güğüm annenemden hatıra kalan diğer parçalar ise tahta bir yayık ve annenemin giydiği çarşafı...

15 Temmuz 2011 Cuma

canımız canlarına fedadır

yazmak istedim bu sabah ama kelimeleri hizaya dizmek, içimdeki öfkeyi düzgün kelimelerle ifade etmek çok zor.
barış dediler bir anlaşma imzaladılar, kardeşiz dediler toprağın üzerine dökülen mehmetçiğimizin canını, kanını aldılar.
canımız gene yandı, 13 ocak söndü, acıları acımız oldu ne kadar olabiliyorsa.
olmaz mümkün değil, onların çektiği acıyı bilemeyiz, canlarını yakan kaybı, öfkeyi, ızdırabı bilemeyiz.
onlara diyemem intikamınız alınacak kanınız yerde kalmayacak
onlardan öncekilerin kaldı çünkü, barış uğruna hesapta karşılıklı can verilmemesi uğruna yapılan o anlaşma ile hepsinin kanının üzerine bir çizik atıldı.
bu gün analar, babalar, eşler,kardeşler ağlıyor büyüklerimiz ise aptalca toplantılar yaparak, barış naraları atarak ortalarda dolanıyor.
hani barış nerede sorarım size ben görmüyorum. bu ülkenin verdiği her canın hesabı sorulmadan yaşamak bize haramken barış diye bağıranlar yerlere göklere sığdırılamadı.
şimdi televizyonlarda ağlak bir surat ile üzüntülerini gösteriyorlar ne oldu, nerdeydi aklınız o zaman, o zaman dökülen kanlar bizim değilmiydi.
kürt-türk sorununu bitirecez diye bir kaç oy alabilmek adına harcamadınızmı onları, kanlarının bedeli olarak korudukları vatan toprağını peşkeş çekmeye kalkmadınızmı
alın işte size barış ama bedeli kan olan bir barış...
allah hepsine rahmet eylesin, ailelerinin başı sağolsun, bilsinlerki oğulları bu vatan uğruna can vermiştir. canımız canlarına fedadır.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

dayımlar gelirken ayaklarını sürtüler galiba onların gitmelerinin ardından iki gündür bizde misafir eksik olmadı.
üçgündür kesintisiz yemek takılıyoruz, misafirler için gırla yemekler yapıldı oda yetmedi poaçası, keki, kurabiyesi doldu taştı....
bu gün gelen olmadı daha ama kısmet bakalım ayağını sürüyen ne kadar sürüdü akşama daha vakit var.
bu arada yeni eve taşınmanın güzel tarafı her gelen bir şeyler getiriyor eli boş gelen yok süper oluyor gerçi benim istediğim tarzda hani böyle süs eşyası olarak kullanılacak pek bir şey yok ama olsun gelende sağolsunlar...

11 Temmuz 2011 Pazartesi

yorgunum, yorgunlar, hepimiz dökülüyoruz....

hafta sonu neler oldu.
bir kere bütün program bozuldu çünkü dayımlar önce düğün evine gittiler oradanda dayımın kızına geçtiler orada kaldılar.
zaten günüm berbat oldu. erken çıkamadım. bir sürü iş birikti. hatta çabuk eve gidip onları beklemek için bir sürü taksi parası vermeme rağmen program bozuldu.
pazar sabahı ne varsa saat 6'da uyandım. dön dur, müzik dinle, kitap oku yok uyuyamadım. 9 gibi kalktık. kahvaltı ettik. tam o esnada dayımlar aradı. gelin bizi alın diye. beş dakikada hemen gittik aldık geldik. kısa bir sohbetten sonra attık kendimizi yollara.
ama bir şey diyeyimmi bu istanbulda arabasızlıkta problem arabada, park yeri bulmak gerçekten çok büyük sorun. önce eyüp camii'ne gittik. teyzemde sürpriz olarak gelmiş, annemle cami dolaşmak istediler eyüp'e götürdük. oradan da dayım boğazı görelim dedi. karaköy, beşiktaş,ortaköy,bebek'e kadar gittik ve ancak sadece bir yerde park yeri bulabildik.
aslında deniz turu yapacaktık ama babamın deniz korkusu var o yüzden karadan gittik. dayımın ne kadar içine sindi bilmiyorum. ama bir daha ki geldiklerinde artık beraber yaparız o turu. bebekten sarıyer'e gitmeden istinye parkın önünden çıktık. sultanahmet camii'ne gittik. annemler namaz kıldı. biz dışarda oturduk, yemek yedik, ayasofyaya gittik. 7 de yeğenimin düğünü başlayacağı için 4 gibi eve döndük. tabii benim küçük yeğenime sözüm olduğu için annemi, babamı, dayımı ve teyzemi eve postaladım. ben, kardeşim, yengem ve iki yeğenim forum istanbula turkazoo'ya gittik. yeğenime sözüm vardı istanbula geldiklerinde götüreceğime dair unutmamış bende kıramadım.
gerçi biraz tuzlu oldu. kişi başı 25 lira gibi bir ücret ödememize rağmen çokta beklediğimiz gibi çıkmadı. evet balıklar var hatta köpek balıkları var hatta 80 mt'lik bir tünelle geziyorsunuz ama açıkçası yıllar evvel gülhane hayvanat bahçesi iken içinde bulunan akvaryumdan pek farklı gelmedi görüntüsü verdiğimiz paraya deymedi açıkçası...
oradan çıktık ha bu arada küçük yeğenime istanbul hatırası aldım çok sevindi. zaten bir hediye alacaktım aradan çıktı.
forumda alışveriş yaptık. sonrada madoya gidip soğuk milkshake'lerimizi yudumladık. apar topar eve geldik. çünkü geç kalmıştık. bir yandan giyindik bir yandan makyaj yaptık. 8,15 gibi düğüne gittik. aslında kızlar ve ben gitmek istemiyorduk. ama dayım mecbur bıraktı. orada dayıları, amcaları, yengeleri, çocukları kim varsa gördük. bir aralar dayıma kaçalım biz diye takıldık ama izin vermedi.
eve gelmemiz 11 i geçti. üzerimizi çıkartmamız, makyajımızı temizlememiz kimimizin yemek yemesi, kimimizin duş alması sayesinde saati 12 yaptık. büyük yeğenim benim dvd'leri görünce avatarı izlemek istedi bursada izleyememiş dvd'sinide almamış. 12 den sonra mısır patlattık. oturduk dvd izledik. film bittiğinde saat 2:30'du. tabii bir de evde 10 kişi olunca yatak sorunu oluştu. kardeşlerim kendi odalarında kaldılar, babam benim odamda kaldı, yengem ile dayım annemlerin yatak odasında yattı. ben, annem, teyzem ve iki yeğenim salonda kimimiz çekyatlarda kimimiz yer yataklarında yattık. ama ben hem yatağı yadırgamaktan hem de salonda bulunan saatin tiktaklarından sabahı sabah ettim. tam dalmışım annem dürttü. horluyorsun dedi. kızlar uyanacak. bende dürtünce saatte baktım acaba uyuyamı kaldım diye meğerse derdi horlamammış. alışık olmadığın bir yerde ve alışık olmadığın bir pozisyonda yatınca horlama kaçınılmaz oluyor.
neyse kısacası 10 dakikalık bir uyku ile ayaktayım bugün. misafirlerimiz sabah ben çıktıktan sonra gitmişler az önce aradım iyi yolculuklar diledim. şimdi tek beklentim bir an önce akşam olsada eve gitsem ve yatsam.
ha bu arada yeni misafirler var ama umarım gece kalmazlar da gerçi kasımpaşada oturduklarından gece yatıya kalmazlar ama akşam yemeğine felan kalırlarsa gene 12'leriz gibime geliyor bu gece de yatar benim uyku işi oysa ben eve gidip yemek yeyip hemen yatmak istiyorum. şu anki planım bu...
ha bu arada gelenler annemin rahmetli en büyük amcasının eşi ve kızı başka kim gelir bilmiyorum. bu tarafta işleri olduğunu gelmişken görmek istediklerini söylemişler ama yengemin pek adeti değildir gelmek bakalım mevzu ne annemden akşama haberleri alırım artık....
uyuyorum
uyanığım ama beyin uyuyor
o uyandığı zaman hafta sonu faaliyetlerini yazarım....

9 Temmuz 2011 Cumartesi

ben hala bekarken dayımın 20 yaşındaki torunu yarın akşam evleniyor.
aklına şaşayım ne diyim kendi yapan kendi bulur
umarım hayırlısı olur genede üzülmesini istemem ama biraz erken gibi geldi bana yada benim yaş ilerlediğinden bana öyle geliyor.
neyse misafirlerim var bu hafta sonu...
bursadan annemin teyzesinin çocukları düğün için gelecek. kısacası dayımlar geliyor. ikinci hatta üçüncü derece akraba olsak bile her zaman bizi ağırlamış başlarının üzerinde misafir etmişlerdir. iki kızları var biri lise öğrencisi biri ilk okul. ilk okulda olan tam bir cimcime özledim onu...
ona sözüm var forum isanbuldaki akvaryuma götüreceğim. biraz masraflı bir haftasonu olacak ama olsun en azından bende mana ile akvaryumu görmüş olacağım.
yarın büyük ihtimak gezip tozarız sonrada akşam düğüne gideriz.
ben bugün erken çıkacağım işten eve gidip anneme yardım etmem ve misafirleri karşılamam lazım pazartesi neler yaptığımı anlatırım.
by canlar

5 Temmuz 2011 Salı

Toprak & Cinar ♥ Bir Tek Kadin (Adam) Sevdim "Yeni"



lale devri dizisini çok severek takip ettiğimi biliyorsunuz. hem bu diziden bölümler içeren bu videoyu sizinle paylaşmak istedim hem de bu videoya emek veren mühürlü gözler seval'ede teşekkür etmek istedim. gerçekten büyük emek vererek çok güzel bir video hazırlamış.
selami şahin ve burcu güneş'ede müthiş parçaları için teşekkür ederim.
eğer bir gün evlenirsem düğünümdeki açılış parçası brain adams'tan everting ı do, ı do it for you olacaktı ama şimdi seval sayesinde bu şarkıyı tekrar keşfedince fikrimi tamamen değiştirdim.

ah optimus ah

çocukken her şey basittir. aşk ta basittir. ne ye kime aşık olduğunuzun pek önemi yoktur.
bende küçükken optimus'a aşıktım. robot mobot ama harika biriydi. çocuk aklı işte.
transformers'taki autobotların liderinden bahsediyorum. optimus prime, prime'ların sonuncusu ve bence en harikası...
bir çizgi roman ile girdi hayatımıza, sonra çizgi filmi ile çocukluğumun en inanılmaz maceralarından biri oldu. bir kaç yıl önce önce transformers'ın ilk filmi geldi, ardından 2.transformers yenilerin intikamı geldi. ve son olarak ta 3. transformers ayın karanlık yüzü geldi.
ilk ikisini evde izlemiştim ama sonuncu olan ayın karanlık yüzünü istinye park'ta imax 3d olarak izledim. evet imax'ti ama 3d'si dijital olduğundan açıkçası 3 boyut keyfi vermedi ama autobotları ve optimusu görmek gerçekten çok güzeldi. uzun zamandır merakla bekliyordum ve sonunda izledim. çok beğendim. autobotlar muhteşemdi hatta araba halleri bile muhteşemdi. hikaye süperdi ki beni bile tuzağa düşürdü. ama final muhteşemdi. hani utanmasam salonda yerimden kalkıp optimus optimus diye bağıracaktım. ama süzüldüm büzüldüm oturdum yerime...
hatta (valla yazılışını bilmiyorum o yüzden kusuruma bakmayın okunduğu gibi yazıyorum) ayrınhayd öldüğünde ben bile çok üzüldüm.
işte tranformers sevmek böyle bir şey
ben her zaman bir aoturbot'um ve dicepticanlardan hep nefret ederim.
sonuna dayir ipucu megatrondan sonunda kurtulduk. hepimize hayırlı uğurlu olsun. bir daha asla geri dönemez....
yaşasın optimus prime

4 Temmuz 2011 Pazartesi

bir hafta aradan sonra kendi yerime döndüm sonunda
insanın kendi yeri gibisi yokmuş anladım
kırık dökük eski meski ama kendi laptobumu bile özlemişim