Pages

28 Ocak 2012 Cumartesi

küçük bir çocukken her şey basittir, kolaydır.
öyle uzun uzun düşünülecek problemleriniz, sorunlarınız yoktur. en büyük sorununuz ebeveyninizden çikolata parası istemektir. sizden bir çok şey saklanır. çoğu zaman kavgalar gürültüler duyurulmaz. duysanızda ebeveyniniz üstünü kapatır.
birde her şeyi toz pembe gördüğünüz zamanlardır çocukluğunuz. annenizin, babanızın yada diğer akrabalarınızın kötü taraflarını görmezsiniz. size gösterilen şevkati, sevgiyi alır karşınızdakinin kusrunu görmezden gelir hatta görmezsiniz.
ama işler büyümeye başlayınca değişir. anneniz ve babanız başta olmak üzere bir çok tanıdığınızın aslında düşündüğünüz gibi olmadığını anlamaya başlarsınız. gördükleriniz sizi üzer, kırar, kızdırır hatta vay be ne salakmışım dersiniz.
ama en önemlisi o kişiyle ilgili hayal kırıklıklarına sahip olursunuz. sevginiz azalmaya başlar. kendinizi yavaş yavaş ondan soyutlarsınız. söylediği sözlerin ardında başka davranışlar arar, kendinizce her davranışını yorumlarsınız. bir da hata yapmamak adına kendi davranışlarınızı kontrollü tutmaya çalışırsınız ki sonrada farklı bir durumla karşılaşmayasınız.
işte ben böyle zamanlarda keşke çocuk olarak kalabilseydim derim. çünkü yıllarca çok sevdiğim insanların beni böyle hayal kırıklığına uğratması beni çok ama çok üzüyor.

27 Ocak 2012 Cuma

amma hava seçmişim fotoğraf çekmek için.


kar kıyamet gırla ama saatte 50 km hızla esen bir rüzgar ve tipi muhteşem oldu doğrusu. işyerime 15 dakikalık bir mesafede göl var. yazları çok güzel olurmuş bizde dedik fırsat bu fırsat oraya gidelim fotoğraf çekmeye ama nerde. arabadan bile inemedim. indim bütün mercekler, makine kar oldu. kendimi saymıyorum bile dondum, saçım başım dağıldı, kar içinde kaldım.


neyse en sonunda arabanın içinden pencereleri açarak bir kaç çekim yaptım ama ne doğru düzgün ayar yapma olanağım oldu ne de doğru düzgün pozlama... akşam bilgisayarda bakıp konuyu derinden inceleyeceğim ve facebook'a koyacağım ki tepkiler ne olacak merak ediyorum.


rüzgar olmayaydıda güneş olaydı nasıl güzel olacaktı ama kısmet değilmiş başka kar yapışlarına inşallah...


26 Ocak 2012 Perşembe

depserif halim kısmen geçti. biraz çayın etkisi, biraz psikolojik destek sayesinde her şey yoluna girdi. şimdi iyiyim şu haftayı bir atlatayım başka bir şey istemem...
yarınla ilgili kar yağması durumunda bazı planlarım var. eğer güzel bir kar yağarsa bu gece yarın fotoğraf makinemi iş yerime götüreceğim ve çekim yapacağım....
gene depresif bir günümdeyim. sırf biraz rahatlamak ve pozitif olabilmek adına kahvaltı yerine papatya çayı içiyorum. yemek yemek, nefes almak gelmiyor içimden, hava çok kötü. bu hafta berbat geçiyor. benim için nefretlik oldu. daha da kötü olacak gibi çünkü boğazım kaşınıyor ve hafiften acıyor ki bu her an faranjit olacağıma dair bir işaret hasta olmak istemiyorum...
bu hafta satış yoktu ama masraf diz boyu nasıl altından kalkacam bilemiyorum. araba tamiri, elektrik faturası, benzin, günlük masraflar be giren para yok....
nefret ettim bu haftadan ve nasıl toparlayacağım hiç bir fikrim yokkk

24 Ocak 2012 Salı

hayırlısı ile ilk doğum gününü atlattık. biraz olaylı oldu ama olsun. trendyoldanda istemediğim paket geldi. şubatta doğum günü olan arkadaşa gideceği kesinleşti. yanına bir bornoz alıcam olay bitecek. chakradan bir tane beğendim ama bakacak şansım olmadı.
bu hafta sonu olmazsa bile gelecek hafta sonu yada hafta arası gidip almam gerekiyor.
ha bu arada kendimede hediyeler aldım. mesela 5-6 yıldır taktığım altın bilekliğimi değiştirdim. altınbaştan oldukça fahiş bir fiyata aldığım yüzüğümüde değiştirdim. taşlarının sürekli düşmesi sinirimi bozmaya başlamıştı. gerçi verdiğim paranın yanında bedavaya gitti ama olsun. yeni yüzüğümü cumartesi bir aksilik olmaz ise alacağım. eee şişman olunca kocaman tombik ellerinde oluyor ve özel yaptırmak zorunda kalıyorsun bazı şeyleri....
bu ayıda atlattım mı zaten borçlarım azalmaya başlayacak ve kenara para koymaya başlayacağım....

22 Ocak 2012 Pazar

trendyol

ayın 24 ünde bir arkadaşımın doğum günü var. trendyoldan onun için iki güzel hediye beğenmiştim. terlik ve havludan oluşan bir sauna seti ve çeşitli yağlardan ve jellerden oluşan bir set
sauna seti zamanında gelmesine rağmen, diğer seti teslim tarihinden sonra gelebileceği tarafıma bildirildiğinden gidip arkadaşım için yeni bir hediye aldım. siparişi iptal etmek için aradığımda paketimin kargoya hazırlandığını söylediler. iptal etmek istediğimi yerine bir hediye aldığımı gündüz görüştüğüm personellerinin eksik bilgi verdiğini söyledim. iptal edeceklerini söylemelerine rağmen bu sabah gelen mesaja göre kargo gönderilmiş.
şimdi ne yapacağıma karar veremiyorum. iki sebepten dolayı kararsızım.
1 kredi kartımı bu ayda patlatmayı becerdim sanırım ki bu durum beni zorluyor...
2 zaten güzel bir hediye aldım. yeni geleni ne yapacağım diye düşünüyorum
3 diğer taraftan gelecek ayda bir arkadaşımın doğum günü ve gelen şeyler güzelse yanına bir şeyler daha alıp konsept bir hediye paketi yapabilirim diye düşüyorum
görmeden karar veremeyeceğim galiba...
ayrıca trendyol'da bu sefer canımı çok sıktı, gerçi daha önce olmamıştı ama keşke daha net bilgiler verebilseydiler çok iyi olurdu.
bu sabah pırıl pırıl bir güne merhaba dedik.


dünkü havadan sonra bu kadar güzel bir güne merhaba deme şansımız olacağını düşünmediğimden bu günle ilgili bir plan yapmadım.


yaşamın kıtmetli olduğunu gösteren güzel bir gün...


bahar geliyor, baharda doğmuş biri olarak benim için çok kıymetli bir zaman...


ben ne kışı nede yazı fazla severim ama bahar enerjimin tavan yaptığı, yeni planlarımın ve umutlarımın hat safhada olduğu bir zaman dilimi benim için


şu anda quenn ve robin wıllams'dan we are the champions dinliyorum. bana dinlerken farklı enerjiler veren şarkılardan biridir bu...


ben bir müzik dinlerken ondan enerji almayı severim yerimden duramamamım yeni doğmuş bir tay gibi oraya buraya zıplama arzusunu içime salan bir duygu bu.


şimdi 5 m2'lik odamda oradan oraya savrularak hem bu güzel havanın hemde müziğin keyfini yaşamak istiyorum...


yapmadım merak etmeyin...


keşke her günüm sorumsuz bir keyif ile geçebilse, keşke her günüm bir öncekinden güzel ve keyifli olabilse, keşke her insan yaşadığı günü müthiş bir keyifle tekrar edebilse....


20 Ocak 2012 Cuma

fotoğragçılık ve çekim teknikleri ile ilgili olarak 30 küsür tane video izledim.bitirdim.


ve şöyle bir yol izlemeye karar verdim. her video farklı bir konu için hazırlanmış. bende bundan sonra her pazar günümü bir video konusuna ayırıp tamamen tek bir konuya konsantre olarak çekim tekbikleri öğrenmeye ve ilerletmeye karar verdim. ilk derse tabii hava şartları izin verirse bu hafta sonu başlayacağım.


diğer taraftan bu seneki ikinci planım olan bir köpüş edinme işini biraz erteledim. onu yapmadan önce bahçe sorununu halledicem. yani bahçede bir kış bahçesi oluşturucağım ki köpüşümüz geldiğinde onun için bir ortam yaratılmış olacak.


yaptığım araştırmalar sonucunda ilk ayların özellikle tuvalet ve ne bulursa kemirme açısından baya sıkıntılı olduğunu öğrendim o yüzden kış bahçesini oluşturup en azından bu alışkanlıkları edinene kadar orada kapalı ama geniş bir ortamda rahat bir yaşam alanı sağlama kararı aldım.


ayrıca kafamda bir hasky alma fikri varken sanırım o fikirden yavaş yavaş vazgeçiyorum. nedenine gelince hasky'ler için yaz ayları kendileri kış şartlarına uygun köpüşler olduklarından çok zor geçiyormuş. köpüşün canını acıtmaya deymez dedim. şimdilik favorim golden oldu gibi çünkü golden'lar hem yaz hem kış şartları için uygun, hem komut alma konusundada çok iyiler, sonra aile bireyleri ile ve çevrelerinde olan kişilerle anlaşmaları çok iyimiş. bakalım zaman daha neler öğretecek bilmiyorum ama daha önümde en az dört ayım var ondan sonra tabii birde evdekileri kandırma işi var. annemi razı etmek kolay çünkü

19 Ocak 2012 Perşembe

dumur oldum

aslında dumur olmakta demeyelimde cahillik desek daha doğru olur.
bildiğiniz gibi bir fotoğraf tutkum vardı ama bazı sebeplerden dolayı baya bir geriye attığım bir olaydı. neyse sonunda olayın orta göbeğine dalarak konuyu çözdüm. şimdi gelecek ay başlayacak kursu bekliyorum sonrası allah kerim deyip, zevk için dalacağım fotoğraf alemine bodoslama...
ama bundan hariç bir tutkum uzun zamandır istediğim bir şey var. bir köpek
evet bir köpek bakmak istiyorum, yaş kemale erdi bu saatten sonra evlenirmiyim bilmem ama bir çocuk sahibi olma olasılığım her an azalıyor bende dedim bari işin sevgi boyutunu bir canlıya vereyim bir köpek alayım ama olay hala düşünme evresinde, neden diyeceksiniz çok büyük bir sorumluluk ve becerememekten korkuyorum. yavruyu alıp bakamamaktan, ilgilenememekten korkuyorum. sonuçta ona bebek gibi bakacan, besleyecen, aşıya götürecen, doktora götürecen, gezdirecen ve daha bir çok şey yapacaksın. benim sorunum yavruyu aldıktan sonra bunları yapamamaktan becerememekten korkmam, köpekçiği incitmek, üzmek, ihmal etmek yani kısaca bu işi becerememekten korkuyorum...
beceremezsem sonra ne olacak diye düşünüyorum. en büyük sorunum köpekçiği ne yapacağım... hayvana eziyet etmemek adına ondan vazgeçebilirim ama onu ne yapacağım bilmiyorum işte o yüzden sanırım almaya hazır olduğum noktada mutlaka ve mutlaka aldığım yerle bu konudada konuşmaya karar verdim. ancak o şartla alabilirim çünkü... köpekçiği geri verip ona benden daha iyi bakacak birilerine verilmesini isterim çünkü.
ama becerirsem ona bakarsam bana iyi bir dost ve arkadaş olacağınada eminim...

diğer taraftan asıl dumur olduğum konuya geldik. köpeklerle ilgili araştırmalar yapıyordum. yemesi, içmesi, bakımı vesaire vesaire neyse sonra dumura uğradığım bir mevzu gördüm. köpek malzemeleri satan bir sitede köpek regl pedi satıyorlardı. kafama takıldı açtım baktım, sonra google'da araştırdım.
salak kafam onlarda memeli sende, sen regl oluyorsan onlar neden regl olmasın ki, harbiden çok şaşırdım konuyu görünce aptallık işte....
neyse bunu önlemenin en kestirme yoluda kısırlaştırmaymış, her ne kadar bu yolu tercih etmesemde sokakta yaşayan köpekleri düşününce gayet mantıklı geliyor bu durum o yüzden bir köpek alırsam ve dişi olursa gerçi erkek olsada farketmez mutlaka kısırlaştırılacak....

13 Ocak 2012 Cuma

hayatta en uyuz olduğum şey insanların arkamdan iş çevirmesi, nefret ediyorum.
bu kim olursa olsun değişmiyor, arkadaşım, ailem yada patronum...
nitekim patronum tam şu günlerde arkamdan işler çeviriyor. yoruldum.
insanlara dert anlatmaktan, izahat vermekten, yaranamamaktan yoruldum.
yaranmak değil derdim ama anlatamıyorum, kimseye hiç bir şey anlatamıyor izah edemiyorum. durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. gerçekten yoruldum. istemediğim bir yere gönderildim. nereye çekerlerse oraya gittim hata ettim, güvendim yerime gelenlere öğretebileceğimin en iyisini verdim. ama olmuyor artık. artık olay içinden çıkılmaz haller almaya başladı.
vazgeçiyorum. ama gitmeden son söyleyeceğim sözlerim var.
bütün duydukları şeyleri yüzüme vurmuyorlarda arkamdan kırk tane laf çeviriyorlar bunu anlamıyorum. duyduğun yada gördüğün ne ise söyle bende sana cevabımı vereyim beğen yada beğenme umrumda değil ama bana savunma şansı vermeden yıllardır verdiğim emeğin üstünü bir çırpıda çizme beni yok sayma benim sana duyduğum kadar saygı duy
sıkıldım kaçmak istiyorum. kabuğuma çekilmek doğruyu bulana kadar kapanmak istiyorum.....
dün hani tank hastanede diye yazmıştımya, akşam konumumuz gereği ziyeretine gittik.
allah var valla hanımı için gittim. kendisini ne kadar sevmesemde hanımını bir o kadar severim. hala yoğun bakımda olmasını fırsat bilip akşam gittim biraz sohbet ettik hoş-beş çıktım geldim eve.
sonra sohbet esnasında konuşulanlar geldi aklıma, hanımı çocuklarına normalde babanızı aramaz sormazsınız adam bu hale gelince hepiniz babacı oldunuz dedi.
o an farkettim ki babamdan ne kadar nefret etsemde onu kaybetmek içimi burkacak, ama genede içimdekini saklayamam belki onun olmaması benim hayatımı iyi yada kötü etkilecek ama sonuçta bu benim hayatım olacak, kararlarını kendim verdiğim hayatım....
son zamanlarda zaten iyice zıvanadan çıktı evden çıkmıyor, sürekli yatıyor, hareket sıfır anlayacağınız ve bu hem onun psikilojisini etkiliyor hem bizim. sorumsuz acayip bir adam oldu. ne yaptığına dikkat etmiyor, hem bize hem kendisine saygısızlıkları ise cabası. sürekli peşinden koşmak arkasını toplamak zorundasınız ne üstüne bakar ne başına, ne ter koktuğunu farkeder, ne bir tarafının battığını yada bir tarafı batırdığını nasıl olsa temizliyorlar deyip çekip gidiyor ama sonunda bir gün tak edicem artık iyice ayyuka çıkmaya başladı. biz neyse ama biri gelecek rezil olacağız diye ödüm patlıyor hele birde yeni insanlar ile karşılaştığın bir ortam olunca ister istemez geriliyorsun.allah sonumuzu hayır etsin artık ne diyim.

12 Ocak 2012 Perşembe

utanıyorum ama elimde değil....

daha önce yazdığım gibi iki ortaklı bir şirkette 15 yıldır çalışıyorum. ortakların biri genelde zararsız, dediğim dedik olmasına rağmen işini düzgün yaparsan sesi soluğu çıkmayan biridir. ama sinirlendimi gerçi çok nadir olur ama yanından kaçın ve gözünü görükmeyin diye uyarırım bir çok kişiyi onunla ilgili.
diğeri aklına ilk geldiğini söyleyen, kızıp bağrındımı karşısındaki kırdığını düşünmeden iki dakka sonra bir şey yokmuş gibi davranan, sürekli sinir stres sahibi olan, evinde karısı ile kavga bile etse bunu bizden çıkaran, geçimsiz, laf anlamaz, insanı küçümseyen daha bir sürü itici huyu olan biridir.
biz kendisine kısa boyundan ve vücut yapısında kod ad olarak tank deriz. tank bu gün yok. hastaneden anjiyo oluyor. sürpriz oldu sabah geldi haberi, üzüldümmü valla ailesi için evet ama kendisi için hayır.....
utanılacak bir şey biliyorum ama bizi o kadar stres ve sıkıntıya sokuyor ki tarifi imkansız yaşadıklarımın, benki kendisi ile en az görüşenim çünkü 60 kilometre uzağım ona ama her akşam ona hesap vermekten, her cumartesi buraya gelip beni denetlemesinden nefret ediyorum. çünkü beni strese sokuyor ve bütün dengemi bozuyor. sayesinde iki kere stresten cilt hastalığı geçirdim. oda yetmedi kilo almam ile paralel kadınsal hastalıklarım ara ara geri geliyor. bana böyle şeyler yaşatan bir adamı sevebilirmiyim. evet belki biraz seviyorum ama yakınımda olmaması daha keyifli.
bu gün bütün firmanın çalışanları o yok diye keyifli tamam kabul ediyorum kötü bir düşünce, içimde bununda burukluğu var ama ne yapayım. güzel bir gün...
allah günahlarımızı bağışlasın....

9 Ocak 2012 Pazartesi

komik bir itiraf

bu gece arabayla eve gelirken radyoda konuşulanlara gülüyordum, aklıma geçmişteki komik bir korkum geldi.
çocukluktan bu yana dişlerim konusunda hep sıkıntılıydım. ee tabi o kadar çok abur cubur yersen böyle olur.. daha 10 yaşına gelmeden nerede ise dişlerimin yarısı çekildi. zamanla evet yaş küçük olunca tekrar çıktılar ama biraz daha büyüyünce ve ben abur cubur işini gene abartınca dişlerim tekrar çürümeye başladı.
o zamanlar öyle özel dişçilerde diş yaptırmaya verecek param yoktu. daha doğrusu daha acil ihtiyaçların yanında bu hep arka sıralara itilirdi. önce tek dişimi yaptırdım, sonra 4 dişlik bir ön grup yapıldı. buda beni kesmedi, nerdeyse bütün dişlerimi yeniledim ağzımda kendime ait 11 dişim, 1 boş yerim var ve gerisi tamamen sıfırdan yeniden yapıldı.
mevzuu aynen şu dişlerim yapılmadan önce gerçekten çok kötü durumdaydı. benim dişlerim özellikle ön dişlerim iki dişin arasında çürür kocaman bir oyuk olurdu yada azı dişlerimin içi çürürdü. az sıkıntılı diş operasyonları geçirmedim, az intihaplarla uğraşmadım. hatta bir seferinde o kadar şişti ve ağrıdı ki bir gece yedi ağrı kesici içip ertesi günü akşama kadar uyuyarak geçirdim. neyse gene dağıldı konu...
dişlerimi yaptırmadan ağzımı bile açamazdım, gülerken çekinirdim biri görecek diye ağzı kapalı gülerdim anlayacağınız. ama asıl problem oda değildi. şimdi gülme zamanı geldi. sanki o dönemlerde erkek arkadaşım varmışta beni öperse ne yaparım diye düşünürdüm. dişlerim olmadan nasıl olacak diye içlenirdim.
tabii ortada ne erkek arkadaş, ne öpücük vardı. ama genede bu durum beni baya bir endişendirmişti. sanırım herşeyi geriye itip dişlerimi ön palana almamın en büyük nedenide buydu. ama o gün bu gündür daha beni öpecek biri ile karşılaşmadığımdan, sağlık ve güzellik açısından işimi yarasada öpücük konusunda bir gelişme olmasını sağlamadı....
bu arada bu yazıyı yazarken hep diş yerine düş yazmışım okurken tek tek düzeltmek zorunda kaldım.

8 Ocak 2012 Pazar

bu pazar için fotoğrafçılık kursuna kayıt yaptırmak gibi bir planım vardı fakat şubat ayına ertelendi kontenjan durumundan neyse....
bizde günü boşa geçirmeyelim diye eminönüne gittik ve fotoğraf malzemeleri satan yerleri dolaştık. fotoğraf bir çok ortam için tripotsuz çekim olanağı verse bile tripot vazgeçilmez bir aksesuar olduğundan epey bir paraya kıyıp bir tripot aldım. annemin ne kadar para verdiğimden haberi olsa beni öldürür ama neyse...
ayrıca bir kaç koruyucu lens, yağmur için kılıf, yedek batarya ve gölgelik aldık.
fotoğrafta çektik ama amatör işi oldu kusura bakmasın kimse hava hem çok kötü hem çok soğuktu. bir yandan üşüyerek bir yandan da ışığı ayarlamaya uğraşarak baya bir zaman geçirdik. fazla bir çekim yapamadık. neyse çektikçe deneyimlerimiz artacak ve ilerleyeceğiz.
ama şimdilik daha iyi hava koşullarını beklemek mantıklı oldu. canım illede yağmur çekecem diyorsan nisan yamurlarını bekle hava en azından sıcak olsun....

4 Ocak 2012 Çarşamba

ufff ufff

nasıl bir başlık bu yaa
dün kredi kartı ekstrelerimi kontrol ettim. baya hayıflandım. çünkü baya bir açılmışım...
neyse dedim sonra en fazla iki aya gene sıkıntım kalmayacak ama bu iki ay gene kendimi biraz sıkacağım....
olur olur sorun olmaz dedim. sadece biraz planlama ve sıkılık gerekecek....
geçen ay bayram seyran o bu derken olayı baya aşmışım ama önümde iki doğum günü var. insanın hediye aldığı arkadaşları hep ardı ardına aylardamı doğar yaa neyse artık katlanacaz ama bu sefer bütçem dahilinde bir şey almak niyetindeyim olayı patlatmamaktan yanayım yani küçük olsun az olsun öz olsun demek zorundayım...
aslında planım başkaydıda, malum fotoğrafçılık kursuna başlayacağım bir kaç ay daha geç olsaydı doğum günleri onların kendimce çektiğim resimlerini büyültüp armağan edecemtim ama olmayacak neyse bir daha ki seneye artık inşallah....

2 Ocak 2012 Pazartesi

ilk karar

2012 ile ilgili ilk kararımı verdim ve pazar günü eyleme koydum. hani o çok istediğim fotoğraf makinesini aldım diyordumya onu kardeşim hediye aldı bana, sonrada kafamı yedi madem bu kadar meraklısınız dedi neden dedi bir profesyonel fotoğrafçılık kursuna gitmiyorsunuz, düşündüm...
madem makineyi o aldı bende bu konuda bir şeyler yapabilirim dedim. bu konudaki en büyük sorunum kursların genelde ya hafta arası ya da cumartesi olması idi. çalışan biri olarak hafta arası gitmem mümkün değil. cumarteside 5'e kadar çalışan bir zavallı olarak bana fotoğraf çekmeyi öğrenecem diye 2 yada 3 ay izin vermezlerdi. o yüzden favori günüm pazar oldu.
dün araştıra araştıra sonunda bir yer buldum. pazar günü ders veriyor. üstelik yeride bana uygun tek vesaitte rahatça gidebileceğim bir mekan. ayrıcada kurs ücretleri gayet makul.... eğitimi konusunda sitesinde olan referanslar her ne kadar göz doldursada ancak eğitim alırken bunu anlayacağım sanırım.
fiyat bu kadar cazip oluncada sadece temel fotoğrafçılık eğitimi almam gerekirken ileri fotoğrafçılığıda ilave ettim.
bu pazar kardeşim ile gidip görüşeceğiz fiyat uygun olduğundan bende gelirim dedi. bakalım neler olacak. eğer bir sorunda çıkmaz ise 22 ocakta derslere başlayacağım.
hayatımı farklılaştırmak istedim ve şimdi bunu yapmak için önümde bir fırsat var. umarım beceririm.