Pages

29 Nisan 2012 Pazar

gene yoğun bir hafta sonu oldu.
temel fotoğrafçılık kursumuz bugün çekilen sokak fotoğrafları ile sona erdi gelecek hafta ileri fotoğrafçılık kursumuz başlayacak ve bir adımı tamamlamış ikincisine adım atmış olucaz.
bu gün sabah 10:30 da sirkecide simitçide buluştuk yürüyerek sultanahmet'e çıktık sonra orada biraz takılıp sonra cankurtarana indik sokakları, çocukları, evleri hatta trenleri çektik.
hocanın fotoğraf makinesi boşta olduğundan ben bütün gün onla çekim yaptım. bazıları güzel oldu bazıları olmadı.
gelecek hafta derste alıcam fotoğraları bakalım nasıl olmuşlar...
ama gerçekten acayip ekonomik krize girmek üzereyim çaydı yemekti derken bu gün gene 80-100 lira gitti işin içinden nasıl çıkıcaz bakalım daha bir sürü masrafımız daha olacak...

22 Nisan 2012 Pazar

selam
haftanın kısa bir özetini geçelim
pek bir şey olmadı her şey belirli bir şekilde gidiyor hayatımda
bu arada diyete başladım bir haftada iki kilo kadar verdim.
oda nereden çıktı derseniz dizimi sakatladım sanırım taşıdığı ağırlığa artık dayanamadı
veeee en sonunda beni yarı yolda bıraktı şimdi biraz daha iyi umarım en kısa sürede düzelecek
diyete devam edecekmiyim zaman gösterecek ama hiç bir şey yiyememek çok kötü
goldaştan en sonunda yüzüğümü aldım sağolsundan hem enden hem boydan büyütmüşler bir şeye benzemiş
gerçi benzemeseydide iade edecektim zaten neyde
kursun ikinci haftasını geride bıraktık bugün geçen hafta öğrendiklerimizi tekrar ettik sonra yeni konulara geçtik
ışık, pozlama vesaire vesaire gelecek hafta gezi var bütün gün gezip fotoğraf çekicez hadi hayırlısı
şimdilik bu kadar yeni geldim yorgunum dinlenicem
by

15 Nisan 2012 Pazar

ve atölyenin ilk günü sona erdi.
sabah erkenden kalkıp gittik ama bence deydi.
bu gün neler öğrendim.
hareketli bir şeyi çekmek istiyorsan enstantaneyi kullanıyorsun,
sabit bir şeyi çekmek istiyorsan diyaframı en büyük ayrım bu.
enstantaneyi düşürmek iki işe yarıyor
1 sudaki zerrecikleri bile çekebiliyorsun.
2 uzun pozlama yapabiliyorsun ki bu sayede suyu ipek gibi dümdüz çıkarıyorsun ki bu durumda mistik bir hava kazanıyor. diğer taraftan uzun pozlama sayesinde özellikle gece çekimlerinde ışık oyunları yakalayabiliyorsun ya da boya ile sıvama denen bir teknikle ışık ile nesneleri boyuyor ya da fotoğraflara yazı yazıyorsun....
diyaframa gelince
fotoğraf makinesine gelen ışığı düzenleyerek ister tek bir noktayı net çıkartarak arkayı flu hale getiriyorsun yada bütün alanı fotoğraf karesine net olarak sığdırıyorsun
ayrıca makinelerin bazı özelliklerini tanıdık ve poz telafisini öğrendik..
şimdilik bu kadar

12 Nisan 2012 Perşembe

fon da sezen aksu var şu anda ona ait bir şarkıyı dinliyorum.
bu gün ne yazmak istiyorum buna az önce karar verdim.
bu bloğu açtığımdan beri bir çok defa iyi ama en çok kötü anlarımda sıksık yazılarımda geçen bir arkadaşım bloğumu okumaya başladı....
ilk günden karşılaştığı şeyler karşısında pek memnun olduğunu sanmıyorum. küçük tatlı sataşmalar oldu ama olsun bir kısmını onun penceresinden hak etmiş olabilirim.
bu bloğa onunla ilgili bir çok şey yazdım bu güne kadar, bir çoğu ondan sakladığım gerçek düşüncelerimdi çünkü ben ne şekilde karşılık görürsem göreyim insanları kırmaktan korkarım, biliyorum belki bu gece belki yarın bu satırları okuyacak kafasında binlerce düşünce belirecek iyi veya kötü, beni hiç tanımadığını düşünecek, ya da küçümseyecek çünkü sadece kızgınlıklar değil yeri geldiğinde kıskançlıklar ve hayal kırıklıkları hatta dedikodular yazıldı buraya çünkü burası benim sırlarımın olduğu yerdi. beni az da olsa tanıyan ama çoğunun tanımadığı bir beni yazdığım yer.
burada yazılı olanlar dediğim gibi onu üzecek kızdıracak hatta belki bana kırılacak konuşmayacak bile ama kendimi ancak özgürce burada ifade edebildim. yazdıklarımdan pişmanlık duyacaksam yazmamın bir anlamı yoktu. içimi boşaltmaktı amacım ve ben ilk defa bu blogda tamamen dürüst davrandım dedimya acılarımı, anlayamadıklarımı, anlatamadıklarımı, kıskançlıklarımı yazdım.
bu yazıyı okuduktan sonra merakı daha da artacak arkasından daha eski yazıları bulup okuyacak biliyorum. ama okuduklarında sadece benle ilgili değil etrafımızda olan başkaları ile de ilgili gerçekler bulacak nasıl yorumlayacak bilmiyorum. beni anlayacakmı  onuda bilmiyorum.
ya da en kötüsü okuyup neden yazdığımı merak etmek yerine içinde tıpkı benim bu güne kadar biriktirdiğim gibi saklayıp kuracakmı kendini
tercihler, tercihler....
konuşmayı uzun zamandır bıraktım onunla, şimdi hayal kırıklıklarımı nedenlerini konuşmamız için çok zaman bulabilirmiyiz bilmiyorum. en azından tartışmadan, kavga etmeden...

bu yazıyı  okurken bile şu anda eski yazılarımda kendin ve diğerleri ile igili yazdıklarımı merak ediyor ve hatta arıyorsundur ama dediğim gibi kaçmak susmak yerine yüzleşeceksen oku ama bunu yapmayıp başkaları gibi susup yarın öbürgün bana karşı kullanmak için beyninin bir kenarına koyacaksan ya da o veya bu şekilde aramıza sokacaksan vazgeç....
bir zamanlar aynı şirkette ama farklı yerlerde bile böyle bir durum yeterince katlanılmaz olmuştu şimdi 15 m2 lik bir ofiste daha saçma olacaktır.

11 Nisan 2012 Çarşamba

yeni formatlı bloğuma ilk yazım bu, biraz farklı ve alışması zor ama neyse herşey bize kolaylık olsun diye...
bu gün yeni bir okuyucum oldu. kendileri mod'luk yaptığım fan sitesinin bir üyesi sağolsun görmüş bilgilerimden bloğumu gelmiş okumuş.
hoş geldin diyorum tekrardan.
evet haftanın konusu cumartesi ve pazartesi yatırılan kredi kartlarından sonra maalesef küçük bir tepecik durumunda ki borçlarım bir şeyleri yalnış hesapladım ama neyi anlamadım.
açılmışım biraz, toparlanır ama biraz zaman alacak. tabii bir de şu fotoğrafçılık sevdam için alışveriş işine bir süre ara verirsem daha iyi olacak neyse bununla ilgili son alışverişim kurs'a bu hafta sonu yapılacak ödeme olacak... umarım...
uyuz oluyorum takipçisi olduğum profesyonel fotoğrafçılık sitesindeki fotoğraflara bakıyorum birde kendi çektiklerime ve üç sonucu varıyorum. 1 ben bu işi bilmiyorum ki bunu öğrenmek adına kursa gidicem, 2 yetenek sıfır 3 bende göz yok çünkü çekerken çok keyif aldığım fotoğrafları sonradan baktığımda beğenemiyorum. öğrenmem ve bolca çekim yapmam lazım..
ha birde isyanım var. pazar günü kurs ertelendiği için kendimizi attık sultanahmet meydanına kardeşimle program yaptık. önce topkapı sarayına gidicez orası kesmez ise ayasofya, yerebatan yapacaz diye nerdeeeee
topkapı sarayının önünde bin kişi vardı kuyrukta dedik müze kart alalım onun içinde aynı sıraya girmemiz lazımmış oradan ayasofya yaptık orasıda öyle en son yere batan sarnıcıda patlayınca sultanahmet camine gidelim dedik iç mekan çekeriz oradada namaz saatine denk geldik. sağda solda bir kaç kare çektik sonra sirkeciye indik. tren garında biraz çekim yaptık.
alışverişide eksik etmedik, makineyi alırken aldığımız çanta ufak geldiğinden yeni bir çanta aldık.
ben kesinlikle bir işe merak sardımı durdurulamayacak kadar kendini alışverişe kaptıran biriyim.
neyse oradan foruma gittim. güzel bir makarna yedim. aradığım kitabı bulamadım ama onun yerine farklı bir kitap alıp kendimi madoya attım ve yazın ilk dondurmasını yedim ki özlemişim, akşam da evime geldim. bütün gün gezmekten ve dizimin sakatlığından o kadar yorulmuşum ki zor kendime geldim...ha bu arada aldığım kitabı da çok sevdim...  lisa kleypas'den sevgim sana ait keyifli, akıcı ve güzeldi.
bu hafta sonu için plan yok varda yok kursumuz bir aksilik olmaz ise başlıyor ve ben buna çok seviniyorum çünkü umarım faydalı şeyler öğreneceğim...
şimdilik bu kadar ....

3 Nisan 2012 Salı

taht oyunları 2. sezonu başladı. özlemişiz hem stark çocularını hemde ulukurtları
ha bu arada ulukurtları bir büyütmüşler ki sormayın gitsin. şimdilik sadece gri rüzgar ve hayaleti gördüm manyak olmuşlar özellikle hayalet o beyaz tüyler ve kırmız gözler ile süperdi.

hamamlı haftasonu

pazar sabahı şöyle uzun bir uyku çekip yatak keyfi yapmayı çok isterdim ama olmadı, zaten bende erken kalkarım o yatak keyfi yalan olur...
sabah 8'de kalktım arkadaşımın şişlide ygs sınavı vardı. kendisi oraları pek bilmediğinden onunla gelmemi rica etti ve günün geri kalanınıda beraber geçirmeye karar verdik.
ama gün tam bir fiyasko ile başladı. normalde ben güzergah olarak ya unkapanı-taksim-şişli yaparım yada haliçin üstünden okmeydanı-şişli yaparım lakin bu sefer arkadaşımızın aklına uyduk ve 1. köprüye direk giden otobana çıktık. sabahın köründe taksi bulma sevinci ile bindiğimz taksinin şöförü tam bir istanbul cahili çıktı. ben e-5 ile karıştırdım yolu okmaydanı sapağından sonra şişli sapağı gelecek diye beklerden kendimizi gişelerde bulduk. neyse ki son etiler çıkışını yakaladık ki yoksa kavacıktan dönmek zorunda kalacaktık. olan paracıklara oldu 30 lira tutacak yola 50 lira verdik. neyse bundan sonrası fena değildi.
taki hava soğumaya ve yağmaya başlayana kadar, arkadaşı okuluna bıraktım cevahir yakın diye oraya gideyim dedim. saat 10'a kadar kapısında rüzgar, yağmur ve soğuk ile cebelleşerek bekledik. sonra önce d&r yaptım nora roberts'ın son kitabı değerini bil'i aldım sonra da c&a'ya gittim. bir tişört ve bir kot tunik aldım. sonra da kendimi starbucks'a attım 11:30'a kadar kitap okudum kahve içtim sonra gittim arkadaşı aldım.
atladık taksiye taksime gittik. direk kahvaltı faslına geçtik. mado'da köy kahvaltısı yaptık. yan masada iki tane gösteriş meraklısı hatun vardı. onların maceralarını dinlerken baya eğlendik. hatta bir ara şeytan dürttü bunlar buz pateninde aileleri ile gidecekleri tatillerden ve yurt dışı gezilerinden bahsedince lise zamanında yaptığımız gibi kendi aramızda bir yalan uydurup hava atalım diye ama vazgeçtim sonra...
neyse uzun ve güzel bir kahvaltının ardından bir kaç mağaza gezdik sonra goldaş'a gittik şu meşhur yüzüğümü göstermek amacı ile siparişi aldılar yenisini yapacaklarmış hatta bununla ilgili beni arayacaklardı ama arayan soran olmadı hadi hayırlısı...
oradan tekrar taksiye bindik şimdi düşününce günün yarısı takside geçmiş gibi geliyor. çemberlitaş'a attık kendimizi günün son programı çemberlitaş hamamına gitmek idi.
hamama geldik bir güzel paraları bayıldık girdik içeriye soyunma kabinlerinde üstümüzü çıkardık kimse'ye bir taraflarımız görünmesin diye peştemallara sarıldık. girdik hamama ama neyle karşılaştık dersiniz her kez peştamalları atmış üzerlerinde sadece birer şort sere serpe göbek taşının üstünde itiraf edeyim ki başta biraz garip geldi. ama sonra kadın tellaklar kese için çağırınca umursamaktan vazgeçtik bizde, katıldık o gruba, bunları yazıyorum ama kimse yalnış anlamasın okuyucularım arasında hamama hiç gitmemiş olanların bilgisi olsun maksat...
güzel bir kese ardından sıcak su havuzu ardından masaj ardından da kil maskesi yaptık.
enerjik menerjik olacaz derken pestilimiz çıktı.
iki buçuk saat orada kaldıktan sonra kendimiz taksiye attık eve geldik.
güzel bir gün dü keyifli, maceralı ve ilginçti...
ha bu arada bu benim doğum günümdü arkadaşım ile bir dahakine cağaloğlu hamamına gitmeye karar verdik buda sanırım ağuştos gibi olur herhalde...
bu hafta sonu bu kadardı...