Pages

29 Nisan 2011 Cuma

beyaz atlı prens evlendi

gerçi atı yoktu bir at arabası vardı ama oda kabülümüz.
bugün baktım her kes prens william ve kate'in evliliği ile ilgili konuşup duruyor ben eksik kalmayayım dedim.
az önce gazeteleri okurken düğün takıldı gözüme bende cnn türk ten canlı olarak birazını seğrettim.
allahı var güzel törendi. william azcık kelde olsa sonuçta adam prens, eeee kızcağızda güzel hanım hanımcık olmuş gelinlik tasarımını beğendim sade ve hoştu.
gazetelere baktım. her kes kendisine göre bir yorum yapmış.
genel tema olarak baktığınız bize ne diyenlere hak veriyorum. elin ingiliz prensi evlenmiş bize ne faydası olacak ya da bizi ne ilgilendirir diyorum bende....
ama diğer taraftan harbiden bir çok yazara katılıyorum gerçekten bir peri masalı gerçekleşti ve sıradan bir kız beyaz atlı prensine kavuştu hemde gerçek bir prense
beni yada izleyen milyonlarca kadını ilgilendiren tarafıda bu
diğer taraftan bu kadar reklamı yapılan bir töreni ucundan köşesinden izlememekte ya da bilgi sahibi olmamakta biraz acayiplik olurdu.
10 yıldır beraberler gözümüz aşina olsada genede ilgi çekici bir törendi.
ben uzun beraberliklerden sonra evliliklerin uzun süreceğine olan inancımı yetiriyorum çünkü uzun ilişkiler resmileşince sonuçta ayrılık oluyor ki umarım olmaz
annesinin yaşayamadığı peri masalını umarım william ve kate ölüm onları ayırana kadar yaşarlar....

not : fotoğraf koymadım çünkü emin olun bir kaç gün baktığınız her gazetede, her dergide, her haberde onları göreceksiniz.

27 Nisan 2011 Çarşamba

Adamın biri bir gün,tanrıya sormuş;
- Kadınları niye bu kadar güzel yarattın?
Tanr...ı hiç vakit kaybetmeden cevaplamış,
- Aşık olasınız diye
Adam yine sormuş,
- Peki niye bazen aptal oluyorlar?
Tanrı gülerek yanıtlamış,
- Onlar da size aşık olabilsinler diye... ((=

24 Nisan 2011 Pazar

mühendizzz doğum günün kutlu olsun

şizom iyiki varsın hep ol emi nice senelere

23 Nisan 2011 Cumartesi

babam geldi
pazar gelecekti ama hastalanmış
hangisi daha kötü karar veremiyorum
hastalandığı için üzülmekmi içimde sakladığım kızgınlıkmı
evet belli etmemeye gayret ediyorum

ne olacak bilmiyorum
kapkara bir sessizlik var evde
yarını sağlam geçirirsek içim rahatlayacak
yarın hepimiz evdeyiz

22 Nisan 2011 Cuma

mim mim miiiiim

geçen sefer o anki hissettiklerimiz konusunda mim yapılmıştım ama onu yerine getirecek pisikolojide değildim bu sefer şizonun mimini yapayım dedim

En sevdiğin 3 görsel : Uçsuz bucaksız gök yüzü, şarıl şarıl adan su, orman

En sevdiğin 3 ses : andrea bocelli, viyolonsel, kuş sesleri

En sevdiğin 3 tat : Makarna, tiremisu, yayla çorbası ( ama annemin yaptığı en yapımı)

En sevdiğin 3 koku : Yeni yağmur yağmış toprak, lavanta kokusu, mısır çarşısının baharat kokusu

En sevdiğin 3 his : paylaşmak, sevinmek, umut etmek

21 Nisan 2011 Perşembe

ahanda bloglar açılmış
süper bir olay

20 Nisan 2011 Çarşamba

yapacak olduklarımı yazıpta sonra yapamamak sinirimi bozuyor.
bir kaç hafta önce sizlere haftanın kitabı, müzik parçası ve filmi gibi konu başlıklarım olacak dediydim ama gerek hayatımdaki olumsuzluklar, gerekse hava şartları dolayısı ile enerji kaybı söz konusu içimden bir şey yapmak gelmiyor.
sizden bunun için özür dilerim.
şu taşınma maşınma işlerini, kavgayı gürültüyü üzerimden bir atayım sonra muhakkak bir düzen kuracağım tabii sizi bu arada şu bozuk psikoloji ile yazdığım yazılardan da kurtarmaya çalışıcam umarım bu yaz güzel geçer benim için tek dileğim bu şimdilik.

15 Nisan 2011 Cuma

zaman geçmek bilmiyor nedense bilmiyorum yeni eve taşınmak için fazla heyecanlıyım ama bir türlü bir ay dolamadı gitti kafamda yaptığım dekorlar olmaz ise hayal kırıklığına uğrarım diye korkuyorum acelemiz yok aslında ama genede bir an önce gitmek istiyorum bugün tam 15 gün kaldı sürekli mobilya bakıyorum duvar süsleri hatta resimler, panolar, stikerlar zaman geç be neden geçmiyorsun...

14 Nisan 2011 Perşembe

babam gitti geri gelecek merak etmeyin ama şimdilik gitti, bir kaç parça eşya almış gelecek hafta gelecekmiş üzüldüm mü hayır ilk defa huzurluydum dün akşam ben kardeşlerim ve annem uzun uzun konuştuk hepimizin ortak noktası sadece babamdı. kırgınlıklarımızı, kızgınlıklarımızı her şeyi konuştuk düzeleceğine dair umutlarımız olsa bir an bile düşünmezdik ama olmadı şimdi akıllanır, burnu sürter diye düşünüyoruz ama ona dairde umutlarımız yok canımızı yakmasına rağmen suçlu biz olduk canımızı yakmasına rağmen onu istemeyen biz olduk

11 Nisan 2011 Pazartesi

dün uzun zamandır netten görüştüğüm ama daha önce bir türlü bir araya gelemediğim arkadaşım filiz ile sonunda buluştuk. giderken kafam biraz karışıktı. acaba yabancılık çekermiyiz. nette olduğumuz kadar samimi olurmuyuz diye ama hiç yabancılık çekmedik. hemen hemen iki saat bir arada olduk. yemek yedik, çay içtik, sohbet ettik, beyoğlunda buluştuğumuzdan istiklal caddesindeki büyük kiliseyi gezdik, atlas pasajına daldık ki uzun zamandır meraklısı olduğum venedik maskları'nın orada olduğunu keşfettim. yıllardır beyoğluna giden biri olarak oraya hiç girmemiştim. bunu buradan itiraf ediyorum. filiz sayesinde gezdim. keyif aldım. ve taşınmanın ardından bir kaç aksesuar almak adına mutlaka gideceğim. neyse sohbet keyifliydi. yabancılık çekmeden her telden konuştuk. onun yaptıklarından, benim yaptıklarımdan, sevdiğimiz müziklerden, filmlerden yani aklınıza gelecek her konuda konuştuk. şimdilik çok kısa şeyler konuştuk ama bir dahakine daha uzun olur umarım. kendisi yogaya gidiyor ve banada şiddetle tavsiye ediyor sağolsun. bende şu taşınma ve yerleşme trafiğini atlatayım bir kere mutlaka gidicem bakalım neler olacak onda işe yaradığı kadar bende de işe yarayacakmı?

8 Nisan 2011 Cuma

daha önce 28 yıldır oturduğum evimden ayrılırken çok tedirgindim.
nasıl olacak ne şekilde olacak nasıl alışacağım diye kafamda binlerce soru vardı.
en önemlisi dedemi terketmek gibi gelmişti.
sonuçta ondan kalan bir yerdi bize.
baba evi
ama farkettim ki zamanla alışılıyormuş.
zamanla vazgeçilebiliyormuş.
bende vazgeçtim ve sattım bildiğiniz gibi. bu hem amcamlarla aramızda sorunlar oluşmasına neden oldu.
hemde kendi içimizde sorunların çıkmasına, halen durulmadı ortalık halen sorunlar devam ediyor.
korkularım hala sürüyor.
bu yazıyı yazarken aklıma şu geldi. acaba bütün bu olanlar ait olduğumuz yerden vazgeçtik diyemi oldu.
benim köklerim oraya ait değildi ama ben o evde doğdum orada büyüdüm ilk yaralarım ilk sevinçlerim hep orada oldu.
benim için bu hayatta en önemli adam orada yaşadı orada öldü... acaba bunun bedelinimi ödüyorum.
şimdiki evimizi sanırım fazla benimsememişim fazla kendime ait hissetmemişim çünkü başından beri hep sorunlar ile yüzyüze kaldık.
uğursuz geldi.
bu sefer yeni taşınacağımız evde anneme yerleşir yerleşmez ilk iş mutlaka mevlüt yapacaz dedim. oturduğumuz evi aldığımızda millete gösteriş yapmamak için yapmamıştık laf etmesinler diye ama şimdi yapıcam böylece belki evin üzerindeki uğursuzluk geçer...
evden olanlardan dolayımıdır ne dir çok soğumuşum sürekli yeni evi hayal ediyorum neyi nasıl yapacağımı tasarlıyorum.
bir aksilik çıkacak diye de genede korkuyorum.
en büyük korkum ise kardeşimin gelmemesi olacak ki bu durumu düşünmek gerçekleşmesini hayal etmek bile istemiyorum. kabus gibi
annem hala üzülüyor, hala ağlıyor ama babamın umrunda bile değil. bu kadar vazgeçmiş bizden, bu kadar sevmekten vezgeçmiş bizi.
ne benim ne kardeşlerimizin babamla öyle ahım şahım ilişkisi yoktu ama oradaydı sonuçta farketmezdi.
ama çoğu zaman başka çocukların ilişkilerini kıskandım. babamın bizim hayatımızda bir arkadaş bir dost olması yerine bir otorite olmasına kızdım.
ona gerçekleri söylemek konusunda bu kadar geç kaldık ve bunun bedelini annem ödüyor ve şimdide kardeşim ve ben hala babama canımızı nasıl yaktığını anlatamıyorum.
nasıl düşüncesiz olduğunu, nasıl bizi tanımadığını, aslında bu dünyada olma sebebinin biz olduğumuzu anlatamıyorum.
bir ebeveynseniz bu dünyada tek bir şey için yaşarsınız çocuklarınız için ister beş ister ellibeş yaşında olsunlar ama babam artık yıllarca söylediği şeyi şimdi daha net söylüyor yalnız ben diyor.

5 Nisan 2011 Salı

Toprak sen nelere kadirmişsin?

yalnış anlaşılmasın toprak az önceki yazımda bahsettiğim önce yer gök aşk'ta yer alan bir karakterken şimdi aynı yapım şirketi tarafından çekilen bir başka dizi olan lale devrine geçen bir karakterdir. ama gerçekten sen neler kadirmişsin demem lazım... toprak yer gök aşk'tan lale devrine transfer oldu ki ben orada hep ezildiğini düşünüyordum lale devrinin reytingleri arttı. ay bir de öyle bir aşk doğmasını bekliyoruz ki lale devrinde valla senaryo bu şekilde devam etmez de değiştirirlerse valla senaristlerin yatacak yeri kalmaz ona göre... neyse önce yer gök aşk'tan ve kısaca toprak'tan bahsedelim. dur dizide annesi onun için bir söz söylemişti... gelincik kadar narin ve kırılgan. ama ilave edilmesi gereken sıfatları var. bir kere çok temiz, dürüst evet narin ve kırılgan ama aynı zaman da çok da güçlü onu sadece çok sevdikleri kırabilir. ayrıca güzel, zarif, bir melek kadar iyi ve oturmasını kalmasını bilen terbiyeli bir kız. yer gök aşkın konusuna gelince yer toprak'tı gök ablası havva'idi ve aşk yusuf'tu çünkü her iki kızda aynı adama aşık olmuştu. ama benim güzel toprağım ablasının yusufa aşık olduğunu ve en önemlisi yusufun ablasına aşık olduğunu öğrenince onları bir araya getirecek kadar iyi biriydi( gerçi ablası olacak şıllık ki gözümde hala öyle yusufu kafalamak için yapmadığı entrika kalmadı oda yetmedi topra'ğın yusufa aşık olduğunu öğrenince toprağın yaptıklarının üstünü bir kalemle çizdi) ve benim kırılgan toprağım nişan gecelerinde ağlayarak onları seğretti ve o gece ortak çekilen bir bölüm ile lale devrine transfer oldu. lale devrinin esas oğlanı ile kader onları bir araya getirdi. ama bu detaylara girmeden öncede lale devrinden kısaca bahsedelim. lale devri adını laleden yani çınarın ölen karısından alır ki zaman zaman emina türkcan bu diziden ayrılmasaydı senaryo nasıl gidecekti baya bir merak ediyorum. çınar ve lale daha ilk bölümde evlenirler ve bir arada olmaları imkansız iki aile bir arada yaşamaya başlar. lalenin kız kardeşi devreye girer ve eniştesine aşık olur sonrada ablası ile ayrılmaları için entrikalar çevirir. bla bla bla sonra emina türkcan diziden ayrıldığı için senaryo tamamen tepe taklak olur. çınar lalenin ölümünün ardından yaşadığı boşlukta baldızı olan yeşime aşık olur ama bu duygu heyecanlandırmak yada mutlu etmek yerine utandırır hem kızına hem kendine hem ailesine bu durumu açıklayamaz yetiştirilme şekli farklı olduğu için bunu kabullenemez kaçışta bulur çareyi önceleri kaçar sonra sırf yeşimi uzak tutmak için başka bir kızla evlenmeye kalkar ama kızcağız son anda durumu öğrenince vazgeçer evlenmekten ( kız iki bölümde harcandı gitti dizide ) sonra iki dizinin birleştirilmesi fikri çıkar ortaya başta ılgazlar yusuf ile havva'nın nişanına gidecek ve dönüşte yusufun bebeğine dadılık yapan toprağı çınarın kızı lale'ye dadılık yapmak için getirmeye karar verirler ama işler karışır. toprak ve çınar şans eseri karşılaşırlar. toprak çınara, çınar da toprağa yüreklerinde taşıdıkları yükleri anlatırlar. her ikisi içinde çınarın bir çözümü vardır. evlenmeleri böylece çınar yeşimi kendinden uzaklaştırabilecek ve toprakta ürgüpten gitmek için bir mazeret bulmuş olacaktır. başlarda gerçek olmayan bir evlilik tasarlanır dışardan kendi aileleri bile onları geçrek evliymiş gibi görecektir. birbirlerine aşık evli bir çift gibi davranacaklardır. ama kapalı kapılar ardında iki yabancı olacaklardır. ateşle barut yanyana durur mu ? durmaz.... duramıyorda. birbirlerinden uzak duran bu çift zamanla birbirlerine yaklaşmaya başladılar. toprak çınarın bırakın elini tutmasını yada sarılmasına izin vermeyi parmağının ucu ile bile deymesine izin vermezken şimdi yavaş yavaş tensel olarak birbirlerine alışmaya başladılar. toprak çınarın dert ortağı sığınağı oldu. çınar ise toprağın yoldaşı.... hesapta bir kaç ay sonra yeşimin vazgeçtiğinden emin olunca ayrılacaklar ama ben buna ihtimal vermiyorum. toprak ve çınar yavaş yavaş birbirlerine alışıyorlar artık toprak çınarın kendisine dokunmasından çekinmiyor. çınarda ona inanılmaz bir değer veriyor koruyor kolluyor ve bir erkek olarak topraktan etkileniyor. iki bölüm önce beraber eğlenmeye gittiler bowling felan oynadılar, çınarın arkadaşları ziyaret ettiler kısaca bir çift olmaya başladılar. son yayınlanan bölümde ise birbirlerine her an daha fazla yakınlaştılar. ve gelecek bölümde ilk defa el ele olacaklar olayları dört gözle bekliyorum. dedim ya ateş ile barut bir arada durmaz diye ben evliliklerinin gerçek olmasını dört gözle bekliyorum ama burada handikaplarda var. mesela toprak çınarın yeşime aşık olduğunu çınarda toprağın yusufa aşık olduğunu bildiğinden kendi duygularından emin olsalar bile birbirlerinin duygularından nasıl emin olacaklar bunu görmeyi çok istiyorum. mesela aklımda bir kaç sahne bile var dur yazayım size toprak ablası havvanın düğününe gider çınar toprağa aşıktır ama onun hala yusufu sevdiğini düşünmektedir. ve orada artık yusufu sevmediğini farkeder. toprak'ta yeşimin şu doktor ile yakınlaşmasına çınarın tepki vermediğini görünce oda onun artık yeşimi sevmediğini anlar araya biraz romantizm serpiştirirler onların nesi hoşuma gidiyor derseniz. başkalarına aşık olmalarına rağmen birbirlerine bağlanmaları ve sonunda aşık olacakları tabii en başta dediğim gibi senaristler ortalığı karıştırırsa araya bir yeşim serpiştirirlerse valla yatacak yerleri yok.... yeni bölüm fragmanı dün geldi. şimdi dört gözle özeti bekliyorum. sonra da cumartesiyi bekleyeceğim tabii..... beklemekte heyecan katıyor tabii işin içine

Hormonlar ve Diziler

yazacaklarımdan sonra çıkardığım sonuç yaptığımız şeylerin en önemli nedeninin hormonlarımız olduğunu ortaya koydu. biz kadınlar her şeye yani genelde her şeye ağlarız, sevinir ağlarız, üzülür ağlarız vesaire vesaire.... romantik hikayeler, şiirler okur romantik filmler ve diziler seğrederiz. romantizim hormonel olarak vazgeçilmezimizdir. bek değilim diyen bile azcıkta olsa romantiktir. geçen gün evde dizi mevzundan açıldı. malum türk dizileri baya bir revaçta bu seneler.... bir aralar yabancı dizilere taktıydık. şimdi türk dizilerine taktık. ben neler izliyorum. şöyle bir dökümanını yapalım bakalım, günlük olarak... bunları neden izlediğime geleyim genel izleme sebebim kafa boşaltmak, rahatlamak ve elbette içinde aşk olduğundan. bu memlekette evlide olsanız, bekarda olsanız, aşık olsanızda olmasanızda içinde bir kadın ve bir erkek varsa o dizi mutlaka izlenir. bakın içinde bu iki özneyi bulundurmayan dizilerin izlenme sebebi genelde ya vurdulu kırdılı olması sebebi iledir ya da başrolündeki oyuncuyu çok sevdiğimiz içindir. pazartesi gününün dizisi yer gök aşk ; eskisi gibi çok takılarak izlemiyorum artık. çünkü artık toprak yok o zaman yusuf havvayı mı seçecek toprağı mı (benim favorim toprak'tı) seçecek diye kara kara izlerdim diziyi ama toprak ayrılınca diziden bence tadı kalmadı gerçi arada konuk olarak adı geçsede bence eski havası gitti dizinin ama genede izliyorum. salı aşk ve ceza ; diziyi pazartesiye alma ahmaklığında bulunmuşlar bakalım nasıl izlenecek dün akşam izleyemedim. gerçi diziyi önceleri yasemin ve savaş ne olacak diye izliyordum ama şimdi dizi rayına oturduğu ve başka konuları içine almaya başladığı için pek severek izleyemiyorum. o yüzden dün akşam seğretmedim hatta bu gün netten bile bakmadım. diziyi pazartesiye alınca salı günüm artık boş kaldı. çarşamba muhteşem yüzyıl ; kesinlikle tarihten esinlenen bir dizi olmasının yanı sıra anlattığı kanuni hürrem aşkı için seğrediyorum bu diziyi sonucunu bilmeme rağmen gerek atmosferi gerekse görselliği için izliyorum. arada söylenen sözler ve şiirler, geçen tarihsel olaylarda işin artısı tabii... perşembe fatmagül'ün suçune ; valla bu diziyi aslında izlemek niyetim yoktu. kitabı da film olan versiyonunuda bildiğim için beni başta cezbetmedi. içinde engin akyürek olsa da ki adamı bir hale soktular ki yakıyor. ama senaryo değişince işler değişti. şimdi diziyi fatmagül kerimi affedecek mi sevecek mi nasıl olacak diye büyük bir merak ile izliyorum. fragmanını daha bölüm biter bitmez aramaya başladığım özeti için karıştırmadığım site kalmayan bir yapım. cumartesi lale devri ; bu yeni hastalığım. diziyi izlerdim şöyle izlerdim o gün bir şey yoksa ya da estesi gün can sıkıntısından net'ten izlerdim. takip ediyordum açıkçası ama böyle değildi. şimdi cumartesi dizinin saattini dört gözle bekliyorum. pazartesi yeni fragmanını görene kadar ölüyorum ki allahtan dizinin fragmanının yayınlanma zamanı belli o yüzden kaçırmıyorum. sonra fox'un sitesinde bekliyorum özeti çıksın kafamdan özet ile fragmanı derleyip neler olabileceğini düşünüyorum ve cumartesi tekrar koşturarak televizyonun başına oturuyorum. (bu dizi için birazdan ayrı bir yazı yazacağım) pazar Behzat Ç ; adamım benim bak bu vurdulu kırdılı izlediğim tek dizi, erdal abiyi çok severim acayip bir oyuncu diğer oyuncu arkadaşlar da süperler polisiye de benim için bulunmaz nimet büyük bir heyecanla her bölümü bekliyorum. ha bir de başımızda bir ercüment belası var ama ilerki bölümlerde onunla ilgili gelişmeleri dört gözle bekliyorum. işte benim her hafta programlı olarak izlediğim diziler bunlar. reytinglere baktığımda gördüğüm kadarı ile benim gibi bir çok izleyecileri var. ayrıca evet çoğunun içinde aşk var olmazsa o dizinin tadı tuzu yok demektir zaten. hele birde kavuşma için çabalama, imkansız aşk, nefretle başlayan ya da zorunluluktan doğan bir aşk varsa allah allah diyorum. ne diyim... diyeceksiniz ki yaşamadığımız için cazip geliyor yok be reytingler valla yaşayanın da yaşamayanın da izlediğini gösteriyor. not : izliyorsanız kendinizi o yalan dünyaya kaptırmayın aşk her zaman güzeldir. her zaman satar ama çok azı gerçektir.

4 Nisan 2011 Pazartesi

karanlık kuyulara düşmek

neden se bu yazıya başka başlık yazmak gelmedi aklıma, karanlık ve derin kuyulara düştüm boğuluyorum..... işin garibide o kuyuya babam bizi hapsetti ve kuyu annemin göz yaşları ile doluyor... üzüntünün, çekilen acının, akan gözyaşının tarifi yok kopmak, dağılmak üzereyiz ama ilk defa bu sefer bir arada olmak için uğraş vermek içimizden gelmiyor. bir arada kalmak için çaba sarfetmek. ben dahil annem, küçük kardeşim, büyük kardeşim artık babamla bir yaşam sürmek istemiyoruz. artık onun yanında olmak istediğimiz zamanlar bitti. artık ona her bakışımda acı çekiyorum. evet sırtımı dönüp gitmek tercihim her ne kadar artık umrumda değil desede üzülecek, acı çekecek ama onun o her şeyi ben bilirim diyen beyni yokmu artık o beyin ile yalnız kalacak. onu yüz üstü bırakmak bana acı verecek ama başka çıkar yolum kalmadı. artık anneme idare et diyecek yüzümüz yok. hayatımızı yok sayan bir adamla onun merkez olduğu bir dünyada yaşamak istemiyorum. sırtıma yeni yükler yüklemek ve bedel ödemek istemiyorum. bu sefer bedeli ben ödemeyeceğim, belki suçlanacağım onu bırakmakla ama aç değil açıkta değil madem bize ihtiyacı yok benimde ona ihtiyacım yok. en çok neye üzülüyorum biliyormusunuz. sevgimi öldürüyor farkediyorum ki ben babam olmadan yaşamaya çok uzun zaman önce başlamışım. dün gene tartıştık ve ben ona ilk defa içimden bir şeyler döktüm. bana dair beni ilgilendiren şeyler para harcama mevzundan açıldı bende arkadaşlarıma doğum günü hediyesi aldığım için bu ay fazla para harcadığımı söyledim ve tabii ki suçladı ama bende arkasından sen bu güne kadar ne yaptın dedim ona, onlar en azından doğum günümü kutladılar, alabilen hediye aldı alamayan sadece kutladı peki ya sen bu güne kadar bir kere bana bir şey aldın mı ? bir kere kızım doğum günün kutlu olsun dedin mi? hayır..... o yüzden dedim o insanlara alınan hediyeleri sakın söyleme sana da aldıklarımı ben söylemeyeyim. onlara hediye anlırkan annemi hiç düşünmüşmüyüm ona almışmıyım. onu düşünmek elbette görevim ama benden önce senin görevin dedim. bir kaç şey aldım evet ama annem pek kendisine para harcamamızı sevmez kaç kere alışverişe gidelim dememe rağmen gelmedi bu durumda ben ne yapayım. en kötüsüde beni o hale getiriyor ki bizi koyduğu hali görmesi için kardeşlerim ile aramızda kalması gereken şeyleri ona anlatmak zorunda bırakıyor ve ben hata yaptığımı bile bile bunu yapıyorum. aldığımı ettiğimi söylemeyi seven biri değilim ama beni kardeşimle ilgilenmemekle ona bir şeyler almamak ile suçladığında kendimi tutamadım dün kardeşime aldıklarımı söyledim ama söylerken bile utandım. bütün olanların sebebinin o olduğunu söyledim yüzüne o hariç evde kimsenin birbiri ile problemi olmadığını olsa bile bunun sadece beni ve söz konusu kişiyi ilgilendirdiğini söyledim. ben mi yaptım dedi. evet dedim ilk defa yüzüne söyledim ama pek bir şey anlamadı ya da anlamak istemedi. gece tansiyonu çıkmış beni sinirlendirdiniz bak ne hale geldim diye söylendi durdu. ben de tabi dedim biz yaptık. annem kararlı şu taşınma işinin hemen ardından boşanacak. biliyorum yalnız kalacak ama başka türlü akıllanmayacak o yüzden riske gireceğiz. ben ve kardeşlerim annemin yanındayız her zaman her daim çünkü babamdan vazgeçebilsem de annem den vazgeçemem onsuz yaşayamam, ve artık onun canının acıtılmasına o kadar çok üzülüyorum ki dayanamıyorum. her gün kardeşim için ağlamasına, ne ona ne kardeşime bir şey söyleyememenin acısına dayanamıyorum. bir şey yapamamanın acısına dayanamıyorum. gücüm yok ama şu işleri bir yoluna koyayım sonra güçlü olucam annem için kardeşlerim için. büyük kardeşimi düşünmek bile canımı yakıyor. haftalardır eve geç saatlerde geliyor, babamla konuşlmuyor, arabayı almıyor, evde yemek yemiyor benim bile aldığım şeyleri eve alındığı için yemiyor zoruma gidiyor ama kimseye anlatamıyorum. bana kızsalarda, sevmeselerde, değerimi bilmeselerde ben annem ve onlar olmadan yaşayamam onlar bana sırtlarını dönselerde ben her daim onların yanındayım. 15 yıldır taşıdığım bir yüküm var kardeşim üniversitede iken bende para istemişti ve ben açılan bir muhabbette onun için korktuğumdan babama bunu söylemiştim. beni hiç affetmedi o günden sonra bana hiç bir sırrını söylemedi ve bu hala canımı yakıyor. ama ne olursa olsun canları acısa önce benim canım yanar bunu da çok iyi biliyorum.