Pages

17 Haziran 2010 Perşembe

ruhum için klasik müzik

ilk ne zaman dinledim bilmiyorum. kulaklarımda yankılanan kemanın sesini, piyanonun tuşlarından çıkan nameleri, şimdi düşünüyorum da çok uzun zaman olmuş ben klasik müzik dinlemeye başlayalı. chopin, bach, mozart, vivaldi hayatıma gireli o kadar değişmiş ki dünyam, yeni kompozitörleri dinlemeye başlamışım ilave olarak....
chopin'in piyano, bach'ın çello, vivaldinin keman sonelerini dinlerken kendimi kaybettiğim bu dünyada mozart ın muhteşem kompozisyonları ile müziğin bir alçalıp bir yükselişine kaptırdım kendimi. ne zaman rahatlamak istesem mp3 player'ımı açar saatlerce dinlerim onları, dinlerkende dans ederim içimden bazen bale bazen vals ama müzik her zaman aynı ritimde.
sonra onlara günümüz kompozitörlerini ekledim.
james horner bu adam benim gözümde muhteşem bir dahi onu ilk defa brevheart'ın soundtrack ında dinlemiştim. belki daha önce de dinledim. ama içime ilk defa bu kadar derin o zaman işlemişti sanırım.
o zamanlar cd yok. günlerce kasetçi kasetçi dolaşıp sonunda bulmuştum soundtrack'ı, çocuklar gibi şendim o gün...
bilmem hatırlarmısınız filmi başında iskoçyanın tepeleri ekrana yansırken çalan parça işte ben o zaman bağlandım bu adama, sadece brevheart ta değil üstelik aynı zamanda dünyanın ilk 3 d filmi olan avatar'ın da soundtrack ları james horner imzalıdır. ve orada da dehasını müthiş olarak kullanmıştır.
bir diğer günümüz kompozitörü hans zimmer. müthiş bir adam o müziğe öyle ritimler ekliyor ki gözleriniz kapalı dinler ken bile ritimlerin alçalıp yükselmesine kaptırıyorsunuz kendinizi... hans zımmer hayatıma biraz geç girdi. onu son samuray filminin soundtrack'ında tanıma şansım oldu. aslında onu daha önce defalarca dinlediğimi sonradan farkettim. benim müziklerinden dolayı sevdiğim bir kaç filmin müziklerinide o yapmış. aslan kral, gladyatör, görevimiz tehlike, pearl harbor bunlardan bir kaçı.
sonra klasik müzik hastalığım bir başka boyuta taşındı. sese dönüştü.
opera puccini, verdi, vivaldi, ve elbette beethoven.... bir çok insan operanın keyfini müziğin tenör ve sopranonun sesi ile renklenişinin keyfini bilmez. oysa o muhteşem seslerin ışığında canlanır müzik. adlarını saydığım ünlü opera kompozitörleri arasında unuttuklarım çoktur. bunlar benim genelde dinlediklerim arasından çok çok özel bir kaç isim.
ama o eserleri de seslendiren isimleri unutmamak gerekir bence. müziğe ses veren dünyanın en güçlü ve en özel seslerin sahiplerini. tıpkı sizi müzik gibi alıp giden o seslerin sahiplerini. luciano pavarotti, jose careras, plasido domingo, andrea bocelli, mario frangoulis ve benim için tek olan bir soprana emma shaplin. aralarından en çok dinlediğim bir 10 yıl öncesine kadar pavarotti idi. sonra adrea bocelliyi keşfettim. muhteşem bir ses muhteşem bir güç o söylerken sözleri damarlarınızda hissediyorsunuz. en azından ben döyle hissediyorum. ve tabii ki hemen arkasından emma shaplin muhteşem bir kadın ve en az kendisi kadar hatta daha fazla muhteşem bir ses bazen güçlü, bazen nazik, bazen sert bazen bir ipek gibi yumuşacık. geçen hafta türkiye'deydi. ama maalesef kendisini canlı izleme şansına nail olamadım. ama bir gün hem adrea'yı hem de emma'yı canlı olarak izleme şansını yakalayacağım. son olarak ta mario frangoulis o çok yeni bir keşfim sesindeki akıcılık muhteşem sizi alıp götürüyor.
klasik müzikten, kompozitörlerden, opera sanatçılarından bahsettik en çok sevdiğim operayı unuttum.
operada ki hayalet. benim için muhteşem bir deneyimdi. bir çok kez dinlemiştim. ama birebir seğretme şansım olmamıştı. ama ekrana bir film olarak yansıyınca. benim için tam bir şölene dönüştü. video klibi ilk seğrettiğimde budur dedim. günlerce araştırdım. filminin yapıldığını öğrendim. beş veya altı yıl o filmi bekledim. iki saat boyunca benim için muhteşem bir yapıt izledim. gerçekten sadece müzik olarak değil görsel olarak'ta harikaydı.
kısaca klasik müzik benim hayatımın çok ama çok büyük bir parçası. nadir zevk aldığım şeylerin başında geldiğini söyleyebilirim. size daha sayfalarca yazabilirim, ama burada kesmem gerektiğini hissediyorum. ben yazarken keyif aldım. sizde okurken keyif almışsınızdır umarım. arka fonda ne dinliyordum bilin ?
bach, brandenburg konçestosu no 3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder