Pages

10 Haziran 2010 Perşembe

başlıksız olmasının bir sakıncası varmı?

öyle çok imla kurallarına dikkat eden biri değilim. kusuruma bakmayın ne olur. çok komiktir düzinelerce kitap okuyan ben iş yazmaya gelince imla kurallarını unutur konuştuğum gibi yazarım.

saçma farkındayım aslında konuşurken yaptığımız vurguları yazımızda da gösterebilmek için imla kuralları şart ama sanırım ben bu konuda üşengecim.



bu sabah kilo kaybı henüz yok. hatta 200 gr alınmış gözüküyor ama yalnış anlamayın kahvaltı saat 10 de edildi. tartım ise 10:30 da yapıldı dolayısı ile ancak gelişmelerin yansıması öğleden sonrayı bulur. bu konuda ki havadislar anlayacağınız yarın olur ancak.



aslında bu gün size kitaplardan onlarla geçen hayatımdan bahsedecektim. ama kendi bloğuma yazmadan önce arkadaşlarıma ait bir kaç bloğu okudum ve farkettim ki temelde ne kadar farklı insanlar olsakta hepimizin ortak sorunları var. ortak nokta insan olmak.

hepimizin istekleri, hepimizin arzuları ve hepimizin farklı bakış açıları var.

ama hayal kırıklıkları genelde üç aşağı beş yukarı aynı. küçükken hep toz pembe hayallerimiz vardır. evimizin prensi ve prensesiyizdir. bir dediğimiz iki edilmez. ne istesek yerine gelir. olmaz kelimesi yoktur lugatımızda. ama büyüdükçe her şey değişir tepe taklak olur.

mesela ilk okulda sınıf arkadaşınıza aşık olursunuz onunla evleneceğinizi düşünürsünüz. sonra lise yıllarında bu karakter genelde bir öğretmen olur ama artık büyümüşsünüzdür. ve bir gün onunla evleneceğinizi düşünmezsiniz. ama aşıksınızdır. sonra başka erkekler girer hayatınıza sürer gider.

aileniz bile değişir olmaz kelimeleri bir anda lugatınıza girer. oysa sadece büyümüşsünüzdür. ilk ne zaman büyüdüğünüzü anlarsınız düşündünüzmü. sanırım bunu en iyi kardeşi olanlar anlar. annenizi ya da babanızı kardeşinizle paylaşmaya başladığınız zaman. işte o zaman büyümüşsünüzdür. yaşınız kaç olursa olsun. ve o noktadan sonra çocukça hayallerinizi ve isteklerinizi bastırmaya başlarsınız. ailenizin size karşılıksız verdiği sevgiyi istemeyi öğrenirsiniz. çünkü artık eskisi gibi gelip sarılıp öpmezler sizi. bu benim için şu anda böyle yaşı daha genç olanlar belki daha az hissediyorlardır bu duyguyu yada daha hissetmiyorlardır.

ben 32 yaşındayım bazen babama olmasa bile anneme sarılmayı istiyorum. (babama sarılamam ama o çocukluktan beri gelir pat diye öper yanaklarımdan öyle gösterir sevgisini) ama sonra diyorum ki kendime kocaman bir kızsın ne o bebekler gibi anneye sarılmalar.

ama ne yaparsınız bazen ihtiyaç. bu satırları yazarken anneme uzun zamandır sarılmadığım geldi aklıma bu akşam eve gidince yapacağım bunu mutlaka...

aslında bu yazıyı iki saat önce yazmaya başladım. ama net te ki ailem ile muhabbete dalınca. kaldık bu saatte. hatta şu anda beni yemekte biliyorlar. ama bir an önce bitireyim dedim yazımı.



kim demiş bilmiyorum ama aklıma geldi



insan olmak zor zanattır.



hakikatten zor .....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder