Pages

10 Aralık 2010 Cuma

100

100. yazım….
Özel olan her şeyin daha doğrusu akılda kalabilecek her şeyin işaretlenmesinden yanayım.
Burada da fan sitesinde de belirli şeyleri işaretliyorum.
Hani takvimde işaretlediğiniz doğum gününüz gibi.
Geriye dönüp baktığımda yazdıklarımı anımsamamı, yeni bir döneme girişimi işaret ediyor.
Haziran ayında açmışım bloğu onu da kurcalarken buldum.
Yüz yazı, yüz paylaşım yapmışım.
8 kayıtlı takipçim,
15 takip ettiğim blog var,
Ayrıca gizli gizli kayıtsız takip ettiğim en az iki blog daha var sormayın ne olduklarını,
800’e yakın ziyaretçi gözüküyor sayaçta ama en az 200’ü benimdir çünkü benim salak sayaç beni de ziyaretçi sanıyor. Ha bu arada 100 yazı yazmana rağmen neden bu kadar çok giriş yaptın derseniz. Bazen düzenlemelerin sonuçlarını görmek için ama ekseriyetle günde kaç kişi gelmiş ona bakmak için… merak ne yaparsınız.
Sayaca göre kayıtsız okuyucumda epey var ama kayıt olmalarını isterdim böylece onların bloglarını da okuyabilirdim.
4 yorumum var.
3 kere tema değiştirdim. Şimdiki oldukça sade ama sayfanın başında cafcaflı bir maske resmi olunca hoş oldu.
Bloğuma her şeyi en azından cesaretim olan her şeyi yazıyorum. Yazmadığım şeyleri sormayın itiraf bile edemem.
Kızgınlığımı, kırgınlığımı, yalnızlığımı, heyecanımı, sevincimi, mutluluğumu, aptallıklarımı, iyiliklerimi, kötülüklerimi, sakarlıklarımı, meraklarımı, özlemlerimi, sevdiklerimi, sevmediklerimi, arkadaşlarımı, arkadaş sandıklarımı, acısı tatlısı ile ailemi.
Farklı olsun bu sefer yazı, az önce bloga koyduğum yazıdaki gibi secret garden dinliyorum hala.
Üzerimde yeşil boğazlı bir kazak ve kot etek var. Saçlarımı iki ay önce boyatmıştım. Dip boyası zamanı geldi ama ben boya üzerine boya attırmam o yüzden renk neye dönerse dönsün kendi saçım olana kadar bekleyeceğim. Altın top küpelerim, boynumda kartanesi altın kolyem, saatim, baş ve işaret parmağımda yüzüklerim, bir de bilekliğim var takı olarak. Bu gün hava soğuk o yüzden ayaklarım birazcık üşüyor. Ofiste botlarım var ama giymeye üşeniyorum. Siyah deri ayakkabılar ve onlara uygun siyah bir çanta takıyorum. Çantanın içinde neler var bir anda düşündüm. Cüzdanım, güneş gözlüklerim, kalem, günlük yazmak için aldığım bir defter, içinde çeyiz dökümlerimin olduğu eski diskler ki açılacağına bile emin değilim, yelpazem, mendil, biraz bozuk para, twilight anahtarlığım, cep telefonum, mp3 çalarım bu arada hafızayı fulledim. En kısa sürede yenisini almam lazım ama biraz bekleyecek. Siyah ayakkabı ve siyah çantaya inat lacivert bir mont cebinde kış için vazgeçilmezim olan parmaksız eldivenlerim. Deri eldivenim evde. Dolabımda kazaklarımın, eşofmanlarımın, çamaşırlarımın, çoraplarımın, şemsiyemin, dvd ve müzik cd’lerimin bulunduğu ama en çok içinde kitaplarımın olduğu kocaman dolabımda. Kitap sayısı aklımda bile değil. Aslında dolap dememek lazım onu kütüphane olarak almıştım ama dolaba döndü. Gelecekte olacak, raflar kitap doldukça dolap boşaltmak. Eski bildiğiniz bir divanım var. Onun üzerinde yatıyorum. Altında ayakkabılarım var. Sporlar, deriler, botlar hepsi orada elimin altında. Küçücük bir oda bir yatak bir dolap başka bir şey yok. Duvarlar leylak boyalı, camlar, perdeler, dolap her yer beyaz. Marjinal bir dekor yapmak peşindeyim ama annem izin vermiyor. Aslında televizyonda koyacağım ama aile olarak kopuk kopuk olacağız diye düşünme aşamasındayım hala. Asılması gereken kıyafetler annemlerin yatak odasında. Pc ve laptop, dvd player hepsi kardeşlerimin odasında o yüzden gece kullanımıma kapalılar arada laptobu alıyorum. Kardeşlerimin odasına gelince duvarlarda kardeşimin üniversite diploması, üniversite arkadaşlarının hediye ettiği birkaç resim, bir de benim aldığım el yapımı alçı işi küçük resimler var. Ferrari arabalarının minikleri asılı, dokunulması, istenmesi kesinlikle yasak. Bilgisayarın yanında televizyon, yatak olarak iki çekyat annem orayı hem normal bir oda hem de onlara yatak odası olarak kullandırıyor. Kendi misafirleri geldiğinde otursunlar diye. Salonda televizyon, eski o büyük vitrinlerden bir tane bir de yemek masası var. Sonra kocaman koltuklar her akşam üzerine serilip film izlediğim ya da kitap okuduğum koltuklar.
Bu sefer bir ilki 100. yazımda yazmak istedim. Hem bloğumdan, hem üstümden başımdan, hem de evimden bahsetmek biraz karışık olsa da hoş oldu. Yarın öbür gün bütün bu bilgileri olurken baya eğleneceğim gibi gözüküyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder