Pages

22 Kasım 2010 Pazartesi

9 günlük muhteşem bayram tatili sona erdi. Yapılması planlananlar kısmen yapıldı. Tabii planda olmayan bazı ek aktivitelerde yapıldı. Türk geleneklerinden biri olarak kabul edilen bayramda yeni şeyler giyme huyuna kendimi kaptırınca bayram arifesinde aşağıdaki harcamalar yapıldı.
Lcw’dan kazak, hırka, eşofman 80 tl
Mavi jeans kot pantolon 80 tl
Ca iki tişört, bir body 88 tl
Çanta 35 tl
Yan harcamaları yazmıyorum bunlar ana harcamalar.
Neyse
Cumartesi mesai bitiminden sonra eve gittim. Pazar ve arife günü ufak tefek birkaç işte anneme yardımcı oldum.
Bayramın birinci günü sabah erkenden kalkıldı. Ailenin erkekleri namazdan dönene kadar ev toparlandı son düzeltmeler yapıldı. Namazdan sonra hemen babam ve küçük erkek kardeşim kurbanı kestirmeye gitti. Büyük kardeşim arife gecesi arkadaşları ile Trabzon’a gezmeye gitti. Geçen kurban bayramında biz onu yalnız bırakmıştık bu bayram o bizi bıraktı. Duyduğuma göre güzel geçmiş tatili.
Babamlar kurbanı bizim evin hemen arka balkonundan gözüken kesim yerinde kestirdiler. Garibi alıp oraya getirdiler. Bir duygulandım sormayın gitsin. Onu getirmeden önce birkaç tane daha kurbanı getirmişler hatta hayvanlar rahat dursun diye bağlayıp yere yatırmışlar bizim akıllı kurbanımızda kendi başına da aynı olay gelene kadar diğer garipleri dürttü dürttü durdu ayağa kalksınlar diye.
Kurban kesildi. Evde ailecek bayramlaşıldı. Kahvaltı edildi. Bayram kahvaltıları beni öldürüyor bu arada. Gelenek işte illa bayram sabahı et yenecek kim çıkardıysa ki ben kahvaltılık haricinde başka bir şey yemeyi sevmem ama ne yapacaksın bende onlara uymak zorunda kaldım. Çorba, et yemeği, kapama, mantı tatlıya yer kalmadı. Şiştim.
Sonra ben annem ile babamı evde bıraktım kardeşimle çalıştığım firmanın kurban kesimine geldik. Sevgili patroncuğum her sene kurban keser bizim içinde ekstra bir hayvan alır siz kesin ya da kesmeyin önemli değil o hayvandan payınızı almak zorundasınızdır. O yüzden bende almaya gittim. Öğlen geldim. Dayıma gittik beraber. Kuzenim gelecekti erkenden eve döndük. Akşam kuzenler geldi takıldık. Ertesi gün babamın gezme krizi tuttu. Aslında bu sene bizi kandırıp İzmir’e götürecekti.
Biliyorum aklınızdan salak mısın neden gitmedin diyorsunuz ama sorun şu ki bizim ki belli bir noktaya gitmez bazen bir günde iki veya üç il bile gezdiğimiz olur. Yorgunluk cabası o yüzden bu sene gitmek istemedik. Ama gene de Avrupa yakasında tek gezmediği vilayet olan Kırklareli’ne gittik. Hepi topu yarım saat için 4 saat yol gittik geldik. Şehir merkezi minnacık bir yer 10 dakika da gezdik, yemek yedik dönmek için yola çıktık bu arada sevgili kardeşim sayesinde hız sınırını aşıp ceza yedik.
Dönüşte önce Hadımköye bizim diğer eve uğradık. Sonrada babamın halasına uğramak için Esenyurt’a gittik. Kadın 80 yaşında valla benden daha dinç bir yarım saat orada takılıp eve geldik. 3 gün evdeydim. Hiçbir şey yapmadım desem yeridir. Kalktık, yemek yedim, yattım.
4 gün sabahın 7 sinde kalktım büyük adaya gidecektim. Havaya baktım bir film olmaz dedim. Kıçımı devirim yattım yenide 8 e doğru güneş tepeme vurunca kalktım. Kardeşimle büyük adaya gittik müthiş yoruldum. Bilen bilir büyük tur ve küçük tur yapılır orada ben küçük turun tamamını yürüyerek yaptım. Eve dönüş için vapura binerken sadece ayaklarım sızlıyordu. Ama sonra evdeyken fark ettim ki anam her tarafım ağrıdan kopuyor. Saat daha 21:30 da yatıp uyudum. O günün harcama bütçesi de fenaydı.
Yol parası gidiş dönüş 20 tl
Mado’da kahvaltı 43 tl
Ayanikola da çay kahve 6 tl
Mado dondurma 15 tl
Cumartesi evdeydim. Aslında sinemaya gidecektim. Ama sonra vazgeçtim. Önce film izlemeye karar verdim sonra vazgeçtim kafayı vurdum yattım uyudum.
Pazar günü son gün olmasının keyfi ile kalktım. Kahvaltıdan sonra film seyrettim sonra forum İstanbul’a gittim. Saat 12: 30 du. Newyork ta beş minare filmine izlemek için bilet aldım. Saat 14 te seans olduğundan vakit öldürmem lazımdı. Tabii oraya gittiğimde uğramamam gereken yer olan D&R a girdim. 4 kitap aldım. Asi melekler, cehennemde balo geceleri, asi ve bir kitap daha aldım ama adını hatırlayamadım. Sonra mado ya gittim seans gelene kadar kahve içtim. Tiremusu yedim. Sonra da filme gittim.
Film güzeldi. Mahsun Kırmızıgül’ün film konusunda aldığı yol gerçekten harikaydı. Ve senaryoyu beğendim. Bir adamın babasının katilini öldürmek için yaptıklarını anlatıyor. Mahsun yani filmdeki Fırat’ın babası 1973 te öldürülmüş. Onu öldüren kişide Haluk Bilginerin oynadığı Hacı Gümüş adam Amerika da yaşıyor. Fırat adamı İstanbula getirtmek ve öldürmek için bir sürü yalana başvuruyor ki kendisi polis olması sebebi ile adamı işlemediği suçlardan dolayı suçlayıp kırmızı bültenle aratıp fbı a yakalatıp İstanbula getiriyor. Sonra da suçsuz olduğunu yanlış adamı yakaladıklarını söyleyip adamı serbest bıraktırıyor. Tabii bu arada babasını asıl öldürenin Hacı Gümüşün abisi olduğunu suçu sadece hacının üstlendiğini öğreniyor hacı da memleketini görmek istediğinden beraber Bitlise gidiyorlar. Orada fırat ailesine durumu anlatıyor. Dedesi kabullenmiş gözüküyor. Ve hiç beklemediğiniz bir anda bir silah sesi duyuyorsunuz ki ben gerçek zannedip yerimden zıpladım ve bütün salonunda yerinden zıpladığını gördüm sanırım onlarda aynı şeyi düşündü. Bu filmi karşılaştırabileceğim bir türk filmi yok maalesef bu yüzden güzeldi. Efektler, görsellik, konu, oyuncular ama Amerikan yapımları ile karşılaştırırsak eksikleri vardı. Ama gene de ellerine sağlık süper bir film olmuş. Harika newyork manzaları vardı.
Sinemadan çıktım eve döndüm. Aldığım kitaplardan birini okumaya başladım.
Sinema 14 tl
D&R kitap 75 tl
Mado 12,5 tl
Kısaca bayram toplam 470 ile 500 arası bir rakama maal oldu. Ama olsun gerçekten ihtiyacım varmış dinlenmeye ve harika bir havanın tadını çıkarmaya. Gerçekten yazdan kalma muhteşem bir havaydı.
Şimdi işteyim size de oradan yazıyorum . sabah sabah yoğundum ancak bitirebildim yazıyı.
Bir bayram tatili de böylece son buldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder