Pages

18 Ocak 2011 Salı

Bir can Bir can eder?

Bu günden yaklaşık iki yıl kadar önce bir sabah bir karar verdim. İnsan olarak o güne kadar hiç kimseye faydası olmayan ben ilk defa birilerine bir faydam dokunsun istedim.
İlk iş o gün işten birkaç saatliğine izin aldım. Hayatımda birçok kez kan numunesi vermiş olsam da Kızılay Kan Merkezine gidip gerçek manada ilk kez kan verdim. Bir sürü form doldurdum, bir sürü soru yanıtladım. Ama inanılmaz bir zevkle oradan ayrıldım. Birine fayda olabileceğimin bilinci ile…
Ama daha sonra ihmal ettim. Durun kızmayın ihmal etmemin bir nedeni var. Biliyorsunuz altı ayda bir kan verebiliyoruz. Benim de tekrar kan verme zamanım geldiğinde tekrar Çapaya merkeze gittim. Tekrar formları doldurdum, tekrar sorulara yanıt verdim, küçük bir kan testi yaptırdım ve son olarak ta tansiyonum ölçüldü. Ve tansiyonum belki yorgunluktan ki alışveriş merkezini baya bir arşınlamıştık, belki yemekten ya da oraya her ne kadar isteyerek gitsek de hastane ortamının verdiği duygudan tansiyonum yüksek çıktı. Sorumlu doktor kilomu da göze alarak yüksek tansiyonum olabileceğini bu yüzden kan alamayacağını söyledi. Hatta ileri gitti devamlı tansiyon takibi yaptırmamı söyledi. Tamam belki kendi açısından haklı ama kiloluda olsam hayatım boyunca nadir zamanlar haricinde hiçbir zaman tansiyon problemim olmadı. Bende o gaz ve sinirle oradan çıktım. Bir hafta boyunca düzenli olan tansiyonumu ölçtüm ki haklı olarak hiçbir sorunum yok olduğu anlaşıldı o sadece o anlık bir mevzu idi. O gün olanlardan sonra bir türlü bir daha gidip kan verme fırsatı bulamadım. Sanırım fazla kızdım aslında şimdi düşününce bu fırsatı fazlası ile yaratabilirdim.
İlk kan verdiğim o gün başka şeylerde yaptım. Çapa tıp fakültesine gidip kemik iliği bağışlamak için başvurdum. Dört tüp kan verdim. Formları imzaladım. Bir hafta sonra telefonumdan bir hemşire beni aradı. Ve donör olabilmek için uygun olduğumu ihtiyaç anında beni arayıp haber vereceklerini söylediler. Tabii şunun da altını çizmekte fayda var donör dahi olsanız iliğinizi bağışlama hakkı size ait. İhtiyaç bile olsa bağışlamayabilirsiniz tercih sizin.
Orada da işimi bitirdikten sonra bu sefer organ bağışı için gerekli kısma gittim. Başvuru için bir form var o formu doldurup imzalıyorsunuz. Ama sadece sizin imzanız yetmiyor filmlerde ki gibi değilmiş olay ben imzaladım bitti. Maalesef bitmiyor. Kendi organlarınızı verirken bile ailenizden iki kişinin bunu onaylaması gerekiyor aksi halde bu mümkün değil.
Ve ailem organa kendilerinin de ihtiyaç duyabileceğini düşünmediklerinden bu konuda yardımlarını bile istemedim çünkü beni anlamazlardı. Kendi başlarına gelmeyen bir şeyi bilmiyorlar ama kendi başlarına da gelebilir bunu da düşünmüyorlar. Formu doldurdum imzaladım aylarca çantam da sakladım bir gün beni anlarlar belki imzalarlar diye ama olmadı. Kendi bedenim konusunda bile kararı ben veremiyorum. Ama ben öldükten sonra onlar verecekler bu kararı gerçi sıkı sıkı çaktırmadan tembihliyorum. Bana bir şey olursa ve ihtiyaç olursa bütün organlarımı verin diye ama ciddiye aldıklarını zannetmiyorum.
Az önce doktorlar dizisinin dün akşam yayınlanan bölümünü izledim. Küçük bir çocuğun organ ihtiyacı, annesinin içinin yanışını, gülümün sırrını ve bir kadının beyin ölümü gerçekleştiği halde kocasından ayrılamayışını seyrettim. Biliyorum bu sadece bir dizi ama diğer taraftan hayatın gerçekleri…
O zaman yaptığım şeyle gurur duymuştum. Ama bu gün yarım bıraktığım için üzülüyorum.
Umarım en kısa sürede tamamlarım…..
Birkaç damla kan, biraz acıyla alınan bir ilik ve sizi bir ömür daha yaşatacak bir organ bağışı bir insan hatta birkaç insan demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder