Pages

13 Eylül 2010 Pazartesi

Bayram'dan Akılda Kalanlar

Bayram namazı ile bismillah dedik kalktık yataktan. Kahvaltı mahvaltı derken babam bir gece önceden beri arada ağzından çıkartmaya uğraştığı baklayı çıkardı. Eşyaları toparlayın dedi Ürgüp e gidiyoruz.
Aslında Ürgüp planımız daha önceden mevcuttu. Ama kardeşimin iş durumu belli olmadığı için ertelenmişti. Onun da bayramda çalışmayacağı kesinleşince (mesai saatleri garip bir işte çalışıyor kendisi) babam gidiyoruz dedi. Saat 9:30 da yola çıktık. Ne bayram ne seyran olmadı bizim için gezmek görmek ti amacımız. Anamın babamın elini öptüm kardeşlerimle bayramlaştım benim için o dakika bitti bayram.
Akşam saat 18 gibi Ürgüp e vardık. Konaklama sorunu olabileceğini düşünmemiştik. Ama meğerse Ürgüp ün en cafcaflı zamanları bayramlar olurmuş yabancı turistler kadar yerlilerde geldiğinden yer bulmak epey zor olur dedi ilk sorduğumuz pansiyoncu baya da gözümüzü korkuttu bu yüzden bizde üçüncü sorduğumuz yerde üç kişilik bir oda bulunca ilave yatak attırıp dört kişi yattık. Mecburiyet ne yaparsınız.
Gerçi başıma geleceği bildiğim için gece pek keyifli başlamadı. Babam acayip horlar kardeşimde ona rakiptir. O yüzden ben sabaha kadar uyuyamadım. Sabaha karşı dalmışım sonra saat 6:30 gibi kalktım. İyi ki de kalkmışım kaldığımız otel Kapadokya palace hem eski mağaradan oyulma odalara hem de taş duvarlara sahip yeni odaları vardı. Yeni dediysem onlarda eski ama ötekiler gibi değil. Neyse biz mağaralardan oyulan o odalardan birinde kaldık. Büyük bir avluya bakıyordu. Odanın önünde hemen kocaman sedirler vardı. Sabah orada oturdum. Temiz havayı çektim ciğerlerime sonra rüzgar’ı, kuşları ve sessizliği dinledim. Serindi azıcık üşüdüm ama güzeldi. Kahvaltının ardından bir tur ya da rehber ayarlamaya çalıştık ama turlar bölgesel olduğu için üç günde gezilecek durumu yoktu. Belirli bir bölgeyi alıyor sadece orayı gezdiriyorlardı. Rehber dedik sezonda çok zor dediler bizde çıktık kendi başımıza yola …
Ürgüp e daha önce gidenler bilirler tepe var temenni tepesi bütün Ürgüp ü oradan görebilirsiniz. Oradan asmalı konak dizisinin çekildiği konağa gittik. Dizide kocaman bir konak görmüştüm. Ama iş öyle değil. Sokak arasında bir yer girişi çok ufak sahibi orayı turistik geziye açmış iki liraya gezdiriyor. Harika bir konak orada yaşamak isterdim. Dışı ufacık bahçesi filmde gözüktüğü kadar büyük değil ama gene de büyük bir yapı sanırım 15 odası felan var. Seymen ağa ile baharın odasını aynı filmdeki halleri ile muhafaza etmişler hayat’ın beşiği bile duruyordu. Sonra girişe filmde oynayan oyuncuların fotoğrafları koyulmuş ha birde atv anıt felan yaptırmış oraya güzeldi. Konak başlı başına güzeldi. Gördünüz biliyorsunuz işte.
Oradan tekrar şehir merkezine indik. Merkezde bir saat kulesi var onun fotoğrafını çektim. Bu arada bir sürü fotoğraf çektim. Bu seferde şu anda yer gök aşk dizisinin çekildi daha birçok diziye ev sahipliği yapmış olan o güzel konağı buldum.
Set kuruluyordu çekim varmış. İçeri giremedim tabii izin alıp bir iki fotoğraf çektim. Oyuncuları da göremedim. Abdullah oğuzu gördüm.
Oradan yola çıktık. Göremeye gittik. Yol üzerinde bulunan yerleri gezdik. Göreme de açık hava müzesi var onu gördük sonrada avanosa geçtik. Orada pek bir şey yoktu. Dönüşte paşaçayırına girdik. Orası güzeldi. Mekanı tepeden görmek için tepeye çıktım. İnerken düştüm bileğimi incittim. Peri bacalarını içlerine oyulan evleri görmek isteyen ben bunu en güzel göreceğim mekanlardan birinde sakatlanınca arabada oturmak zorunda kaldım. Oradan uçhisara oradan da nevşehir merkeze dönüp Ürgüp gezisini bitirdik.
Ürgüple ilgili birkaç not
Rezervasyon yaptırmadan gitmeyin
Tur veya rehber ayarlamadan gitmeyin biz iki hatayada düştük ve eminim görmemiz gereken bir sürü yeri görmeden geri geldik.
Nevşehir den yola çıktık bu sefer hedef Ankara. Yol üzerinde tuz gölüne uğradık. Gölün üzerinde yürüdüm acayip bir deneyim ister istemez tırsıyorsun ya kırılırsa diye ama kimsenin umurun da değil.
Ankara ya akşam 18 sıraları vardık. Gençlik parkını, eski meclisi gezdim. Ankaralılar alınmasın ama pek beğenmedim. Trafik çok saçma idi. Kimse ışıkları umursamıyordu. Bir an dalsanız bir arabanın altında kalmanız büyük ihtimal. Sonra temiz değildi. Biz ulusta kaldık belki sadece orası öyleydi bilmiyorum. yaa sokak lambaları bile çalışmıyordu. Sonra her taraf pisti. Bilmiyorum sevmedim ulusu. Diğer taraftan diğer semtlere de şöyle araba ile geçerken göz ucu ile baktım. Oraları biraz daha terli toplu idi. Ankara ya uğramamın asıl nedenine gelince
Dünyanın en güzel mavi gözlerini görmek için gittim. 32 yıldır onu ziyaret etmek için bekledim. Ve gün bu gündür. Anıtkabire gittim. Mavi gözlü devi görmeye lahidin önünde onun için dua okudum. Kim ne derse desin onu bize verdiği için Allaha dua ettim. Gözlerim doldu başım eğik kaldı. Onun istediği, düşündüğü gibi biri olamadığım için üzüldüm. Anı defterine yazdım. Buradayım dedim ama çare olamadım dedim.
Lahidin altında ki gerçek mezarının görüntülerini canlı izledim. Salonun ortasında mezarı mezarının etrafında ilk sırada Türkiye’nin bütün illerinden gelen toprakların olduğu vazolar var sonra ikici bir vazo sırası var orada da Türki cumhuriyetlerden gelen topraklar var.
Müzeyi gezdim. Kılıçlarını, silahlarını, kırbaçlarını, kişisel eşyalarını, giysilerini, sigara tablalarını, yazdıklarını, okuduklarını gördüm. arabalarını, küçük teknesini ve onu anıtkabire getiren top arabasını gördüm. resimlere baktım. Portrelerini inceledim. O kadar güzel bakıyorlar ki ona yüz yıllık resimler bile sanki dün yapılmış gibi pırıl pırıl cap canlı
Öyle bir baktım ki onlara öyle bir baktı ki sanki bana alev alev mavi gözler içime işledi sanki o heybet o bakışlar kim ne derse desin bence müthiş bir adam müthiş te yakışıklı bir adam. Sonra askerlerin nöbet değişimini bekledim. Harika bir törendi. Aslanlı yolun başında ilk değişim yapıldı. Sonra ayaklarını yere vura vura kabire ilerlediler. Ayak sesleri bütün meydan da yankılandı. Öyle bir ritim öyle bir hareketlilik, orada bulunan askerler den birine sorduk. Nasıl bekliyorsunuz dedik böyle kıpırdamadan. İki saatte bir nöbet değiştiriyorlarmış. İrade gücü ile duruyoruz dedi. Eyvallah dedik.
Mekan inanılmaz zaten tertemiz yerler pırıl pırıl. Tuvaletler bile hani bal dök yala derler ya o kadar temiz.
İşin açıkçası asker kendine emanet edilen mukaddes emanete öyle bir bakıyor ki görmeniz lazım. Ömrüm yeter de umarım bir daha gider mavi gözlü devi bir daha görürüm.
Cumartesi akşam saat 5 gibi istanbula geldim. Tatil bitti. yorgunluk halen var. Deydi mi deydi. En büyük kazancım anıtkabir oldu. Buda bana yeter.
Ama hep derim gene diyeceğim. Türkiye’nin hangi şehri olursa olsun, dünyanın hangi noktası olursa olsun. Benim boğazımın istanbulumun yerini tutamıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder