Pages

30 Temmuz 2010 Cuma

KADIN KOKUSU


bu öyle ufak harflerle yazılacak bir cümle değil

bileniniz bilir bilmeyeniniz için önce bu muhteşem yapıttan biraz özet geçelim.


Tür : Dram Yönetmen : Martin Brest Senaryo : Bo Goldman , Giovanni Arpino (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Donald E. Thorin Müzik : Thomas Newman Yapım : 1992, ABD , 157 dk.
Oyuncular Al Pacino (Albay Frank Slade) , Chris O'Donnell (Charlie Simms) , James Rebhorn (Mr. Trask) , Gabrielle Anwar (Donna) , Philip Seymour Hoffman (George Willis, Jr.)

Bir kolej öğrencisi olan Charlie, paraya ihtiyacı olduğundan kör bir adama, bir nevi "bebek bakıcılığı" yapmaya razı olur ama iş, umduğu kadar basit olmayacaktır. Çünkü Emekli Albay Frank Slate'in haftasonu için çok özel bir planı vardır.Bu plana yolculuk, kadınlar, iyi bir yemek, birinci kalite şarap, tango, limuzin ve ne yazık ki, bir de 45'lik dahildir. İşin kötüsü, bunları yaparken Charlie'yi yanından ayırmaya da hiç niyeti yoktur.Al Pacino'nun unutulmaz bir karakter çizdiği film, aslında 1974 yapımı İtalyan Profumo di Donna'nın yeniden çekimi. Yine de, bir çoklarına göre orijinalini aratmayacak derecede iyi. Tango sahnesine dikkat.

şimdi nereden çıktı kadın kokusu diyeceksiniz. efendim daha önce defalarca izlememe rağmen uzun zamandır izlemek istiyordum. dün gece bu şerefe nail oldum. gerçekten özlemişim hatta kafamda o kadar yer etmiş ki çok uzun zamandır seğretmemiş olmama rağmen sahneleri unutmamışım.

al pacino kör adamı oynamak için altı ay eğitim almış. bütün film çekimleri esnasında tek bir noktaya bakmaya zorlamış kendini bunun sonucunda gözlerinde problem olmuş ve gözlük takmış ama sonuç bir oscar.

yukarıda özetini okudunuz zaten ama birde ben kendi düşüncelerimi yazayım dedim. kadın kokusu körlüğünün ezikliğini huysuzluğunun arkasına saklayan bir adamın hikayesi öyle bir adam ki körlüğünü kabul etmekle o körlük tarafından eziklik duyma duygusu arasında sıkışmış ölümünü en ince ayrıntısına kadar planlamış bir adamın albay frank slade'in hikayesi ve bu adamın bir kolej öğrencisi ile başından geçen olayları anlatıyor.

kolej öğrencisi deyip geçmeyin. doğruluk ve ihanet arasında sıkışmış bir çocuk tüm bunlar olurken de para için aksimi aksi bir emekli askerle uğraşmak zorunda kalan charlie sımms.

başta birbirleri ile anlaşamasalar bile zamanla her ikiside birbirlerini tanımaya sevmeye değer vermeye başlıyorlar.

filmin tamamı çok güzel bir anlatım içermesine rağmen unutulmaz tango sahnesi ile muhteşem bir sunum haline getirilmiş. kör bir adamın muhteşem tangosu. bazı sahneleri yıllar geçsede unutamazsınız buda öyle bir sahne. izlemeyenlere tavsiye ederim. muhteşem bir müzik, muhteşem bir çift ve muhteşem figürler. dün akşam filmi seğrettiğimden beri sahne gözümün önünden hiç gitmedi. müzik hala kulaklarımda hala al pacino ve gabrielle anwar'ı tango yaparken görüyorum.

filme adını veren kadın kokusu nereden geliyor derseniz. frank slade kadınların tanrının en büyük mucizesi olduğuna onlarsız bir yaşamın olamayacağına inanan bir adam. bir kadının saçlarının kokusunu hissedebilmek adına o kadının yanında yatmak için her şeyi yapabilecek bir adam ve körlüğü ile sanırım tek barışık olduğu nokta kadınların kokusu. kadınların kokusundan sesinden onların tipini, yaşını, fiziksel görüntüsünü tahmin ediyor ve en önemlisi her kadının bilindik kullandığı parfüm yada sabunların yanında onun kendisine has kadınsı kokusunu tahlil edebiliyor.

sonuç genç bir adama muhteşem bir hayat dersi verirken o genç adam da karşısındakine hayatın yaşanmak için ne kadar güzel olduğunu anlatıyor.

işte ben dün gece böyle muhteşem bir yapımı ve böyle muhteşem bir oyunculuğu seğrettim.

sanırım ileriki yıllarda da seğretmekten keyif alacağım muhteşem bir film olarak hayatımın bir parçası olmaya devam edecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder