Pages

16 Şubat 2011 Çarşamba

Banka Cüzdanı

Dün gece babam elime banka cüzdanımı tutuşturdu. 33 yaşından sonra ben yıllar önce benim adıma açılan ki en son şubeye hesap açtırmak için gitmiştim, hesap cüzdanımı ilk defa elime aldım ve kendi evraklarım arasına koydum.
İnanırmısınız kaç param olduğunu bile bilmiyordum. Bizim evde olay farklıdır. Herkez büyük kardeşim hariç harçlık olarak aldığı paradan geri kalanı babama verir oda bir kaç hesap arasında bölüştürür, yıllardır bu böyleydi ve ben bankada kaç param olduğunu ancak dün gece öğrendim.
Dün geceden sonra bütün sistem değişti. Bundan sonra eve belirli bir miktar vereceğim ki ben bunuda yapmama kararı aldım eve ait bütün faturaları yatıracağım bende kendi payımı bu şekilde yerine getirmiş olacağım.
Çünkü dün gece olan saçmalıklardan sonra babamın hala ben sizin her şeyinizle uğraşmak zorundamıyım cümlesini duymak istemiyorum. Bundan sonra faturaları yatırmak, alışverişe çıkmak, evin vergilerini, aracın işlerini takip etmek benim işim olacak en azından böyle düşünüyorum.
Bundan sonra eve küçük bir kutu koyup evin giderleri için olan parayı burada toplamaya karar verdim. Ev için olan bütün para orada olacak ve evin ihtiyaçları oradan giderilecek.
Buraya nerden geldik, nasıl bu halde olduk bilmiyorum. İyimi oldu kötümü oldu bunuda bilmiyorum. Ama oldu....
Akşam gene babamla tartıştım aslında gariptir tartışmadık konuştuk ama o kafasında ne kurdu ise dellendi ve hesapları ayırmaya kadar geldik.
Bizim evimiz 4 üncü katta artık merdivenlerden çıkmaya fazlaca zorlandıkları için yeni bir ev bakmaya karar verdik. Tabii babam muhalefet formatına girdi. Aslında oda yakınıyor merdiven çıkmaktan ama muhalefet olacakya olsun...
Benim olan daireyi ve şu anda oturduğumuz daireyi satışa çıkardık. Hangisi satılırsa onunla bir daire alacaktık. Aslında satışı beklememize bile gerek yok dairenin parası hazır ama babacım daire koleksiyonumu yapacakmış bunlarlamı uğraşacakmış tavrında olduğundan satmadan almam diye tutturdu. Diğer taraftan da kelepir daire peşine düştü. Geçen gece dayımı aradı ki kendisi Avcılarda oturur orada bize bir daire bak diye...
Bende sesimi çıkarmadım ama anneme söylendim. Sormadan etmeden gidermisiniz bile demeden neden yapıyor dedim bunu, hatta dedimki ya benim işe nasıl gidip geleceğimi düşünmüyormu bu adam ben zaten her sabah yarım saat kırkbeş dakika yol gidiyorum bunu iki ile üç saat arasına çıkarma derdinde, annemde söylemiş bunu akşam eve geldim.
Söyle bakalım dedi avcılara taşınmak konusunda ne diyorsun. Gene kendimi tuttum bana sordunmu demedim direk, dolaylı yollardan anlattım. İş durumumu söyledim. Efendim patronum ile konuşacakmış bayrampaşa-g.o.paşa-arnavutköy hattından giden servis, bayrampaşa- avcılar- hadımköy-arnavutköy diye gidecekmiş benim için, her gün dedim iki saat yol gidecem yok dedi sizin yoldan kısa burası, senin trafikten haberin varmı dedim, ne trafiği trafik mırafik yok dedi anlatamadım..
Sonra döndüm ya dedim sen merkezi her tarafa ulaşılabilecek kolay bir noktada otururken neden dedim şehir dışına çıkma derdindesin. orası da merkeziymiş, nasıl dedim merkezi ben oradan taksime gitmek için en az iki saat yol gidecem, bir bakırköye gitmek için yarım saat yada levent'e gitmek için 2 ile 3 saat arası. Yok muş öyle bir trafik, sen dedim gün içinde normal saatleri hesaplıyorsun ben trafiğin yoğun olduğu saatleri bende biliyorum dedim normal yol boşken beş dakkada gitmeyi.
İki insan yüzü görmek için iki saat yolmu gelecem dedim. Zaten hepi topu yüzyüze görüştüğüm iki arkadaşım var onları göremeyeceğim ooo dedi sen çok şey istiyorsun.
Elbette istiyorum dedim. Burası benim alanım ben iki arkadaşımı görüyorum, canım sıkıldımı buluşup mağaza geziyorum. İki dakika mesafede bulunan alışveriş merkezine kimi zaman nefes almaya kimi zaman sinemaya gidiyorum ama bunların hiç birini yapma şansım olmayacağını anlattım ona sen dedim bana diyorsun ki sabah 6 da evden çık akşam 9 da gel erken de gelsen geçte gelsen eve kapan bir yere çıkma yemezler dedim boşuna uğraşma ben burada iken bile kardeşlerime arada sırada beni arada ile alıp bir yere götürsün diye istekte bulunurken bundan sonra onlara işinizi gücünüze bırakın beni şuraya buraya götürün diye yalvaracam senin aklın bunu alıyormu dedim.
Kendin gidersin dedi. Nasıl dedim. Arada ile, benim ehliyetim var ben neden arabanın koltuğuna bu güne kadar sadece bir kere oturdum ve bir daha öğrenmek için bile oturmadım hiç sordunmu kendine çünkü öğrenirsem oraya buraya gitmek isteyecem en sonunda da seninle papaz olacaz sırf buna mahal vermemek adına o koltuğa oturup araba kullanmayı öğrenmiyorum dedim.
Sen dedim bizi düşünmek yerine kendini düşünüyorsun evet başka bir ev almak taraftarıyım ama bu semtten dedim. Kalkıp ta bilmem nereden değil. Ya da dedim daha merkezi bir yerde olabilir çünkü araba olmadan toplu taşıma ile bile rahat rahat gidip gelinecek bir yer olmalı aksi halde araba olması şart ama babama bunuda dedim ve aldığım cevap
ooo siz çok sosyetik oldunuz oldu.
sonra kardeşim katıldı bize ve konuştuk. Ama sadece konuştuk birden konu banka hesaplarına ve paraya geldi. Nasıl geldi ne şekilde geldi hatırlamıyorum. Hesapları ayıracam dedi bende güldüm sonra kardeşim bir şey dedi sanırım ayırsan ne olacak dedi ben harcayamadıktan sonra sonra bende çok beklersin gibisinde bir şeyler dedim güldüm sonra bizimki hesap cüzdanını verdi kendi başınızın çaresine bakın demeye getirdi.
Ama en çok büyük kardeşime üzüldüm. Çocuk konulardan bir haber eve geldi. Arabanın masraflarını babamla ortak ödedikleri için ona kaskoyu ne yaptın diye sordu. Babamda ona nakit yaptıracam onuda küçük kardeşimin adı geçiyor diye yapacam dedi. Bundan sonra herkes kendi hesabına baksın diye payladı. Çocukta neye uğradığını şaşırdı. Ne diyorsun gibi oldu. Sordu sordu ama doğru yanıtı alamadı en sonunda babam gene ben öyle demek istemedim dedi o öyle demek istedine geldi dedi bir ortada kaldı laf sonra sessizlik....
Konuşulmadı edilmedi. Bir yarım saat kadar sonra kardeşimin yanına gitti onunla konuştu. Ama ne konuştu bilmiyorum. Kardeşimi yakalar yakalamaz ne olduğunu öğreneceğim tabii anlatırsa oda biraz ketumdurda.
Kısacası aslın da pek de kısa olmadı. Kazandım mı kaybettim mi bilmiyorum. Kafam karışık birde tabii gelecek sene bu zamanlar hesap soracağını bildiğimden her ne kadar artık karışmıyorum desede ya beceremezsem diye korku var içimde.
Benim babam bize asla bir öğretmen olmadı. Biz herşeyi kendimiz öğrendik. Ama her zaman öğreten ve öğretmeye çalışan olduğunu düşündü. Farketmedi ki bize öğretecek bir şeyi yok aslında. O sadece hayatımız boyunca bize kendisine saygı duymayı değil ondan korkmayı öğretti bize, acı ama gerçek bu...
Şimdi kızgın biliyorum bu kızgınlık her şeyin yoluna girdiğini farkedene kadar devam edecek, o bizim ona saygı duymadığımızı düşünüyor oysa sadece verdiğin şeyi alırsın bunu asla bilmiyor.
Gene içimi döktüm. Belki biraz üzdüm sizi. İçinizi kararttım. İdare edin ne olur, kafam, bedenim, ruhum söz konusu babam olunca fazlaca karışık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder