Pages

9 Şubat 2011 Çarşamba

Acı Hergün Yüzünüze Vurulursa....

Acı her gün yüzünüze vurulursa ne yaparsınız. Dünden beri bu cümleye taktım çünkü acı her gün yüzüme vuruluyor. Her gün hatırlatılıyor. Her gün o günü tekrar yaşıyorum.
Yaklaşık bir yıl kadar önce kardeş dediğim iş arkadaşımı vahim bir doğalgaz kazası sonucu kaybettim. Bunu daha önce sizinle paylaşmıştım, en azından öyle hatırlıyorum.
Biliyorsunuz günümüz dünyasında iletişimimizi sağlayan massenger gibi bir nimetten faydalanıyoruz. Ve gene bildiğiniz gibi messenger'da isimlerimizin hemen altına istediğimiz notu yazmak gibi bir seçeneğimiz var.
İş arkadaşım N, vefat eden o arkadaşımızın adını öldüğü günden beri orada yazılı olarak tutuyor. Kendince anıyor eyvallah hakkıdır sonuçta arkadaşıdır.
Ama inanın artık her sabah o isimle karşılaşmak, her sabah aynı anıları tekrar yaşamak, her sabah sanki zorla kanatılmak istemek, zorlanmak artık canımı sıkmaya başladı.
Ben duygularını başkaları gibi kolay gösteren, anlatabilen biri değilim. İçimde saklarım acımı çoğu zaman çok alakasız şeylere ağlayabilen bir insan olmama rağmen acı söz konusu oldumu ağlamak için kıvılcım gerekir bana... Acıyı içimde taşırım, gömerim hatta yok saymaya gayret ederim. Hayatımı bıraktığım yerden devam ettiririm.
Bunun nedeni belkide şimdiye kadar bana çok yakın birini kaybetmememden kaynaklanıyordur. Ailemden kimler öldü. Birinci derece akrabalarımdan anne tarafına bakarsak annemin babası ben daha doğmadan ölmüş anneannem ise beş yıl kadar önce öldü. Ama onu geçirirken bile üzülmedim. Neden diyeceksiniz bekliyorduk ölümü, sanırım alıştırmışım kendimi o yüzden canım fazla acımadı. Cenazesine havaların kötü olması nedeni ile gidemedim. Hatta mezarına bile bir yıl sonra gittim. İlk göz yaşımı orada akıttım annaneciğime, sonra da onunla zaman geçirdiğim köy evimizde, ilk defa orada katıla katıla ağlamak geldi içimden ama bir kaç damla göz yaşı döküldü sadece gözlerimden.
Baba tarafına gelince babaannem'de ben doğmadan ölmüş onu tanıma fırsatım olmadı. Ama bir çocuk olarak hayatımın merkezi dedemdi. Tek kız torunu olmamdan sebep mi yoksa babaannemin adını taşıdığım içinmidir bilmem onun ile aramda farklı bir iletişim vardı. O öldüğü zaman küçücük bir çocuktum onun ölümü ile ilgili hatıralarımı daha önce yazmıştım size. Onun için o gün göz yaşı dökmedim. O nun için bir kaç yıl sonra kana kana ona ilk ihtiyacım olduğunu hissettiğim gün göz yaşı döktüm. Birde halamın oğlu öldü. Ama pek yakın değildir. Farklı şehirlerde yaşıyorduk ve o kaza sonucu boyundan aşağısı felç kaldığı için zaten ölümü bekleniyordu.
Kısacası aslında fazla uzun oldu. Ben çekirdek ailemden hiç kayıp vermedim. Gerçi versemde ağlarmıyım yada bunu gösterirmiyim bilmiyorum.
Duygusuzmuyum hayır. Sadece fazlaca gerçekçiyim. Hatıralarımda ölen kişiyi ölüsü ile değil dirisi ile hatırlamak isterim.
Öleni gömdükten sonra onu anarım ama hayatımın merkezine koyup yaşamımı her gün onu anarak geçirmek sadece acıyı büyütmek olur.
Acı büyürse can yakar ve ben biliyorum ki ölülerimiz giderken canımızı yakmak istemezler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder