Pages

10 Kasım 2011 Perşembe

seni hep kitaplardan okudum.
hep resimlerinde gördüm.
o üniformanın içinde ister karın üstünde yatarken, ister çanakkalede o meşhur etrafı işaret ettiğin pozunla bile güzeldin.
anıtkabire ilk ayak bastığım o gün sana ait olanları, senin olanları görünce hüzünlendim.
tüm o koridorları dolaşırken seni ne kadar tanıdığımı düşündüm.
ben sadece okudum seni, okurken sevdim.
portrelerinin olduğu o salona girdiğimde aklımda tek bir düşünce vardı. ne kadar yakışıklıymış, ne canlar yakmıştır dedim.
resimlerdeki mavi gözlerine tutuldum. tuvalde bile bu kadar yakışıklı gözükmene vuruldum.
dokunsam acaba canlımı dedim. o kadar canlıydın ki....
sonra mezarını gördüm gerçek yüzüme vuruldu. yoktun, aptalca kelimeler ile içimizdesin demek doğru değildi çünkü içimde kocaman bir boşluk vardı senin için.
gerçek mezarın bana bir anlam ifade etmedi. sadece gerçeği çarptı yüzüme. onu çok fazla görmeye alışık değilim ama ana salondaki katafalkı görünce sen içinde olmasanda o seni bana daha fazla ifade ediyordu.
koca salonda adım adım sana yaklaşmak, sana dokunmak istedim. dizlerimin üstüne çöküp ağlamamak için zor tuttum kendimi. ailem anlamasın diye onların arkasından gittim. gözlerimdeki acıyı, sensizliği görmesinler istedim.
ben seni okurken sen benim kahramanım oldun. ben seni okurken sana aşık oldum.
şimdi kim ne derse desin senin için atam en azından kendi adıma bir söz verebilirim. benim kalbimde seni asla öldüremeyecekler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder